Çok şey değil aslında ama yine bir iki şey var hatırlamak istediğim.
Ben şimdilik olaya iftar daveti veren hatun kişisi gözünden bakarak en basitinden başlayayım.
Kırk yılda bir doğru dürüst yemek yapan ben, yaptım mı da fena yapmam hani, övünmek gibi olmasın. Gene yenilebilir cinsten olur pişirdiklerim. Acillik bir durum olmadı bugüne kadar çok şükür. Olabilirdi de. Çünkü bir çok doğaçlama yemek hazırlamışlığım vardır, "evde ne varsa karıştır, pişir, afiyetle ye" mantığı. Tariflere bağlı kalmadan. Bundaki tek problem, tabi güzel olmuşsa eğer, içine neyi ne kadar koyduğumu daha sonra hatırlayamamam oluyor. Pek öyle kenara yazma huyum yoktur. Pişirirken de mutlaka 40 kere tadına bakarım gidişatı kötü olan yemeyi kurtarmak adına, zaten ben o sırada doymuşumdur bile. Yemek te yarıya inmiştir - (2 kişilik yemekler için geçerli bu dediğim=)
Neyse efendim, sadede geleyim. Yukarıda anlattıklarım benim Ramazan ayı dışında, iki kişilik yemek yapma anlayışımdır. Misafir çağıracağım zamanlarda ise (ki bu genelde Ramazan'larda oluyor) harıl harıl yemek bloglarını gezerim, fikir sahibi olmaya çalışırım, beni bir telaş sarar, kalabalık olacaksak neyi ne kadar pişireceğime bir türlü karar veremem vs.
Başımı duvarlara vurmamak adına öğrendiklerimi not edeyim:
- Asla ve asla daha önce meyvesinin sebzesinin nasıl olduğunu bilmediğin yerden meyve sebze ya da başka bişey alma. Bu hataya bir daha düşme! Hangi marketin hangi ürününü iyi biliyorsan, onu al. Ha o zaman kötü çıkarsa bu şanssızlıktır. Diğeri ise ... neyse işte.
- Şu yemeklerin tuzunu kaşık gibi nesnelerle ölçerek koymayı öğren artık işin kolaylaşsın. Göz kararı, göz kararı bir yere kadar. Özellikle oruçluyken göz kararı falan olmuyor hanımm!! Nasıl bakacan onun tadına tuzuna iyi mi acep diye?!
- Daha önce denemediğin tariflerden uzak dur. Gerçi bu konuda henüz bir hataya düşmedin, aferin.
- Soğuk yenilebilen şeyleri bir gün önceden hazırla ki sonra eteklerin tutuşmasın, bazı tatlılar da buna dahildir.
- Davet vereceksen ne pişireceğine en az iki gün önceden karar vermekte fayda var, onu hepimiz biliyoruz, alış verişi ona göre ayarlayacağımızı da biliyoruz. Tabi bir tek bunu ayarlarken alınacaklar listesini akıla değil de kağıta yazmayı bilmiyoruz.
- Kanımca en önemli husus olan şeyle sonlandırayım öğrendiklerimi. Malum oruç tutarken gözümüz de aç oluyor. İnsanlık hali. Ekmeği özellikle bol alıyoruz ama çoğu kalıyor. Bu vesileyle bayatlayan, bayatlamaya yüz tutan ekmekleri değerlendirmek için Ekmek israfı adında bir blog olduğunu da öğrenmiş bulunmaktayım. Tüketemediğimiz bu ekmekleri mübarek Ramazanda, hele bir de açlığın ne olduğunu daha iyi anladığımız şu zamanda israf etmeden değerlendirelim. Şimdi ben bu blogu inceleyeceğim biraz. Bildiğiniz başka blog/sayfalar varsa paylaşırsanız sevinirim arkadaşlar.
Bugünlük kaçtım ben!
Not:
Altı üstü iki iftar daveti verdik yani, hepsi bu. Üstüne bir de ev hanımı ilan ettim ya kendimi, pes doğrusu! Sırf bundan bu kadar şey öğrenmişsem yine de bravo bana=) bunları 3 senelik evlilik hayatımda anca öğrendiğim için ise utanıyorum:P
5 yorum:
Sen 3 senenin sonunda öğrenmişsin yine yi ben 11 sene olmuş hala öğreniyorum :))
Bak sanada diyeyim taze fasulyeyi bu sene en alta fasulye üstüne et üstüne soğan üstüne domates ve salça şeklinde hiiç su koymadan ve az kısık ateşte pişirmeyi öğrendim. yeminle tadı değişti, süper oldu :))
@Volkan-Kaldera'cim ben de tarifi bir de böyle deneyeyim bakalim:) ögrenilecekler bitmezki:)
Ahhh iftar sofrasi cekti canim :((
ben de not alamadan duramam ama not kagidi yanima almayi unuturum :))
yemek pişirme yöntemimiz çok benziyor sonradan bende unutuyorum allahtan yemek bloguma yazıyorum da ordan bakıyorum çok bakmışımdır ikinci kez yaparken
@serrose'cum ah caniiim, kiyamam. insallah en yakin zamanda kavusursun o özledigin iftar sofralarina!
o dedigin de geliyor ara ara basima:)
@GeCe'cim aslinda öyle bir blog iyi fikir. "Tarifsiz" kalmamak adina güzel bir yöntem;)
Yorum Gönder