21 Ekim 2015

Huzur


Huzur bazen firinindan yeni çikmis bir kektir bence.

Veya

Buz gibi sokaktan sicacik evine girdiginde mutfaktan gelen o tereyaginda kavrulmus sogan kokusu degil midir?

Rabbim herkese sicacik bir yuva, sicacik as, sicacik bir aile versin.

içimden geldi! =)



20 Ekim 2015

Anne bak, bu tana! bu avuk!


Sürekli yumurta aldığımız bir çiftlik var yakınımızda. Bu defa Melda'ya da değişiklik olsun hem hava alsın diye çıkardım arabadan.
Minicik bir danayla öyle güzel anlaştı ki, onları ayırmak gerçekten zor oldu. Biri büyük diğeri minicik iki dana vardı dışarda. Melda'nın deyişiyle "anne bak, bu tana, büyük, bu tana" :) "Müü abıyo" - Muh yapıyormuş... 

Tavuğa "avuk" deriz falan yani. Baş harfleri kullanmayız genelde. Hayatıma da "ayatım" der abe kara gözlüm gül yüzlüm, biterim :)))

Tabi bir de şu sıralar tam mevsimi ya, tüm tarla kenarlarında kabaklar en güzel halleriyle sergilenip satışa sunulmuş vaziyette. Bir nevi self servis. Her kabağın üzerinde fiyatı yazıyor, oradaki sabit kumbaraya parayı atıp gidiyorsun. Bu yumurtalar için de öyle. Adamlar dışarıya buzdolabı kurmuş, 10lu paketler hazırlayıp satışa sunuyorlar, parayı bırakıp yumurtayı alıp gidiyorsun. Herkesin vicdanına kalmış. Bunun hala böyle olabiliyor olmasına çok seviniyorum. İstediğin zaman kimseyi meşgul etmeden, tazecik sütünü yumurtanı sebzeni alıp gidebiliyorsun. İnşallah böyle de devam eder.

Marketlerden çok çok daha ucuz değil her zaman ama en azından tazecik. Bu yüzden değiyor.

Şu kabakların güzelliğine bakar mısınız, yemede yanında yat.
Zaten dekoratif olanları da bi ayrı güzel.

Çorba ve tatlı için 4 adet büyüklü küçüklü kabak aldım,
bir an önce onları yapmak istiyorummmm!!! :)




16 Ekim 2015

duygularim...

Nedendir bilmem. Sebebini hiç düşünmedim. Ne zaman yapraklar dökülmeye başlasa, etrafımı turuncu kızıl renkler sarsa iç dünyama döner, şöyle bir yoklarım ne var ne yok diye...
Belki de sonbaharın gelmesiyle birlikte, Ekim'de yeni yaş alıyor olmamdır bunun sebebi.

Bi duygu yoğunlugu... duygu seli... nereye koyup yerleştireceğimi bilemediğim kelimeler uçuşur içimde.

Duygularıma gelince... bir evladım olduktan sonra bugüne kadar bildiğim ne varsa anlamını yitirdi sanki ve ben yeniden, sıfırdan, iki çift masum gözün dünyasından bakmaya başladım etrafa. Bakmaya çalışıyorum demek daha yerinde olur. Belki beceriyorum belki de beceremiyorum ama sürekli anlamaya calışıyorum ve tam da bu yüzden sık sık çocukluğuma yolculuk yapar oldum.

Mutlu bir çocuktum ve beni nelerin daha da mutlu ettiğini hatırlamaya çalışıyorum.
Nelerden korktuğumu, nelerden kaçtığımı, neyi sevip neyi sevmediğimi, eksiklerimi, artılarımı... ve daha bir sürü şey.

Tüm bunlar elbette kendi çocukluğumdaki eksikleri çocuğumla tamamlamak için değil, asla böyle bir niyetim yok. Tüm bunlar sadece Allah'ın bana lütfettiği bu annelik yolunda ışık tutsun diye. Nerede durduğumu bileyim diye. Işık tutsun ki evladım hangi yolu seçeceğine, nereden gitmek istediğine kolaylıkla karar verebilsin diye.

Ne kadar az biliyorum diye hayıflanıyorum ve sanki ne kadar çok şey bilirsem o kadar çok sey öğretebilirmişim gibi geliyor... sonra kendime bir tokat atıp Zeynep kendine gel diyesim gelir. Şu günlerde, ve yaşım ilerledikçe biriktirdiklerimle beraber nerede durduğumu daha iyi anlıyorum ve anlayacağım.

Ve tüm bu yazdıklarım aslında günlerdir kafamı kurcalayan, içimi kemiren, çok önemsediğim şu iki soru ve bu iki sorudan doğan cümle itti beni:

Kim benimle nerede duruyor?
Ben kiminle nerede duruyorum?

"Korkuyorum bana değer verenleri göremeyip ve onların kıymetini bilememekten!"


Çok bilmişlik taslayıp, kalp kırmaktan. Boş konuşmalarla gönülleri dolduramaktan. Kalp kıracağım diye korka korka yaşayıp kırılmaktan.

Anlayışlı olurken kırıcı olmamayı, ama kırılmaya da fırsat vermemeyi nasıl öğrenirim, nasıl öğretirim bilmiyorum. Bilmediğim onca şey arasında.

Kelime kelimeyi, laf lafı açacak. En iyisimi burada noktayı koymalı. Mutlu bir haftasonu olsun.






14 Ekim 2015

yagmur yagmadigi sürece


çocuklarla sokakta ne kadar cok vakit geçirirsek ben o kadar mutlu oluyorum desem? Ancak açik havada atabiliyorlar enerjilerini ve çocuklarin sayesinde biz de disari cikmis oluyoruz, yoksa evde is güç derken tikilip kalicaz. Keskeleri sevmeyiz ama ben yine de keske Melda kuzenlerine bi tik daha yakin olabilseydi diyorum ve sonra buna da sükür deyip avutuyorum kendimi.

Evin içinde oyalayacak seyler arasam da, bazı aktiviteler için çok küçük veya hiç ilgisini çekmiyor. Ya da sürekli başında durmak gerekiyor, hal böyle olunca benim diğer işler icin zamanim git gide daraliyor haliyle bu da bende stres hali yaratiyor dogal olarak. Sürekli yaptigi seyler vardi mesela kagida biseyler çizmek gibi ama onlardan da bikti. Bazen koyuyorum önüne enteresan seyleri, makarnaydi, kavanozdu, dagitmasina da izin veriyorum ama çabuk sikiliyor. Televizyon seyretmeyi, özellikle Pepee'yi cok seviyor ama ben bunu olabildigince sinirlamak istiyorum ve bunun icinde müthis çaba harcamam gerekiyor.

Kimi zaman ellerini yikamasi icin yolluyorum lavaboya, sabunuydu oydu buydu derken orada da vakit gecirmesine izin veriyorum çünkü suyla oynamayi hangi cocuk sevmez ki dimi.

Yagmur yagmadigi sürece, en güzeli çek kapiyi at kendini sokaga.

En güzeli.





13 Ekim 2015

2 ye 1 kala



Canim kizim, Allah'in izniyle uzun bir yol var önünde. Aynen böyle iste... arada durup dinlenmeyi, dinlenirken seyretmeyi, insanlari tanimayi ama en önemlisi hayattan zevk almayi, iste aynen böyle ögrenmelisin. Hiç bir zaman hiç bir sey karartmasin gönlünü. Umut en güçlü isigin olsun su hayat yolunda. Herkes için, hersey için her zaman umut vardir bunu unutma.

Bugün çok sükür 23 aylik oluyorsun, sen yüregime düstügünden beri her an her nefes için ne kadar sükretsem az gelir. Sana dünyanin en güzel kelimelerini toplayip yazasim geliyor ama bunu yapacak kapasitede degilim ne yazikki... Bunun yerine sana olan sevgimi belki hissettirebilirim, suyunu çikarmadan :)



7 Ekim 2015

Hastane ziyaretleri / Bebek ziyaretleri


Aile ve çevre genis olunca hayatimiza giren bebek sayisi masallah eksik olmuyor ve son zamanlarda ise arka arkaya hamillik haberleri aliyorum.

çok sükür :)

Kendim dogurup hastanede yatincaya kadar bilmezdim yeni dogum yapmis birine en güzeli ne götürüp götürmemek gerektigini.

Ben dogum yaptigim siralar ne yazik ki tasinmamiza 1-2 hafta vardi, 5 gece hastanede kalmistim, eve geldikten az bi süre sonra tasinacaktik. Bu yüzden hastaneye hiç çiçek getirmeselerdi benim için daha iyi olacakti. Elbette güzel birseydir eve gidince her yerin rengarenk çiçeklerle dolu olmasi. Ama benim ne o kadar vazom vardi, ne de kolilenmemis vazom. Bu yüzden çiçekleri hastanede birakmak zorunda kaldim.

Her neyse. Ben artik Hastaneye çiçek böcek götürmek yerine, bebege ufak bir hediye ve anneye de ev yapimi kurabiyeler götürüyorum (çünkü çikolatadan bikkinlik gelmisti bana) Evde hangi dolabi açsam, aylarca hastaneye gelen çikolatalardan çikti... 

çikolata kötü degil tabi, ama herkes veya bi cok kisi çikolata götürdügü icin sirf degisiklik amacli kurabiye yapip götürüyorum artik ve bunu adet edinmeye basladim kendime.

Paketlemesi de ayri zevkli oluyor.



6 Ekim 2015

Pazar gezmemiz


Hafta sonu havalar lokum gibiydi burada, hem günesli hem buranin sartlarina göre ilik sayilirdi.
Cumartesimizi bahçe islerini halletmekle degerlendirirken, Pazar günümüzü de küçücük bir sehir olan Aarau'da gezerek geçirdik. Seviyorum nedense Aarau'un o az ama tarihi sokaklarini, her gidisimde nedense ilk kez geziyormusum gibi dikkatlice bakarim duvarlara binalara vitrinlere.

Oyun parkina en yakin bir starbucks var, orada oturup Meldamin çakil taslariyla oynayisini seyretmek keyifli olur. Babamiz da yanimizda olunca bana güzel bir dinlenme firsati doguyor bu vesileyle. O yüzden de seviyorumdur belki :)



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...