30 Nisan 2010

Gözlere lazer tedavisi yaptırmak gibi bir niyetim var

Bu aralar gözlerim yine sapıttı... artık bıkmış durumdayım bu göz iltihapları, yanmalar, kızarıklıklardan. Düzenli olarak yaşıyorum bu sıkıntıları, normal bile gelmeye başladı.
Sebebi ise göz kuruluğu. Sanırım yaklaşık 7 veya 8 yıldır lens kullanıyorum, ender de olsa gözlük takıyorum ama nefret ederim kendisinden o ayrı. Daha önceleri sadece gözlüğüm vardı. Tabi o zamanlar gözlük numaram bugünkünden çok çok çok daha düşüktü, ne güzeldi o günler =( gözlüksüz idare edebiliyordum yani, sadece okulda taksam yetiyordu.


Lensler iyi hoş ama fena halde kurutuyor gözleri. İlk 5 veya 6 sene hiç problem yaşamadım. Gayet memnundum lens olayından, bir şikayetim yoktu, ömür boyu kullanmayı göze alabilirdim yani o derece memnundum. Fakat son iki senedir sürekli bu iltihaplanmalarla uğraşmaktayım. Göz doktorum bi b*k anlamıyor zaten, verdiği ilaçlar da işe yaramaz hale geldi.
Her tatile çıkışımızda, lens, yedek lens, lens kutusu, solüsyon, göz nemlendirici damla ve göze sürülen antibiyotik krem var mı diye kontrol etmekten bıktım. Mutlaka bunlardan birini unutuyoruz ve bu her seferinde büyük sorun oluyor. Bir kere tatile gittiğimizde lenslerimi evde unutmuşum, sinirden tepindiğimi hatırlarım, tepinmek bir kenara dursun duvarları tekmelemeye başladım bu sefer otel odasında. O derece moralim bozuldu. Kim ister ki tatilde 4 göz dolaşmayı (eğer dolaşmama gibi bir imkanı varsa)? Güneş gözlüğü hariç tabi =)
Şunu da itiraf etmeliyimki çok uzun saatler takıyorum lensi. Sabahın 6 sından gecenin 12 sine kadar. Bunun gözleri yıprattığını biliyorum ama işte...
Uzun lafın kısası korktuğum halde lazerle göz tedavisi olmaya karar verdim. Şimdilik aklımdan geçirdiğim, yada bildiğim tek yer Dünya Göz Hastanesi ama sağdan soldan da olumlu ya da olumsuz bir çok eleştiri alıyorum. Yıllardır bu kararsızlık içinde yaşadım ama dediğim gibi bıktım artık bu hassas göz sendromundan.
Bu konu hakkında bilgisi, tecrübesi olan varsa, önerilerinizi bekliyorum!!!
Yakın bir zamanda göz kontrolüne de gideceğim zaten ama doktorların yanı sıra, bunları yaşamış olanların da tecrübelerini öğrenmek isterim. Teşekkürler!!!

26 Nisan 2010

Take it easy, enjoy your life!

Yarı sarhoş misali , bir yarımı hep hayal dünyamda bırakarak dolaşmak istiyorum.
Çocuklar gibi.
Uyuşuk değil ama rahaaat.
Telaşlı değil ama enerjik.
Ciddeyetimi yarıya indirmek istiyorum.

Nokta

23 Nisan 2010

23 Nisan bugün


Sana armağan etti,
Ata bu güzel günü,
23 Nisan bugün,
Çocuk bayramı günü.

Sevin, oyna, gez, dolaş,
Senin bayramın bugün,
Bayrağı sev arkadaş,
Dalgalandıkça öğün.

Ezberimde olan tek 23 Nisan şiiri budur. Bundan belki de en az bi 15 sene önce burada gittiğimiz Türk okulunun düzenlediği 23 Nisan etkinliklerinde şiiri okuması için kardeşime öğretmiştim, hala daha aklımdan çıkmamış =)

Tüm çocukların bayramı kutlu olsun! Hepsi mutlu olsun!!

20 Nisan 2010

aşıklar şehrinden aşık olmadan dönene aşk olsun: PARIS

ister sanata, ister sokaklarına, ister nutella sürülmüş kreplerine veya yeniden sevgilinize aşık olabilirsiniz. Ama mutlaka bir aşık olursunuz yani...

Kısa bir gezimiz oldu demiştim ya hani. Paris'e kaçtık biz. Gezdik, gördük, öğrendik, bekledik, üşüdük, yorulduk, heyecanlandık, eğlendik, eğlendik, eğlendik. Ve ben şunu anladımki, fiziksel yorgunluk, zihinsel yorgunluğuma çok iyi geliyor =) ayaklarıma kramplar girene kadar yürüyebilirim yani, yeterki işin ucunda gezmek olsun.

İlk hedef Eyfel kulesine çıkmak olsada yağmur yağdığı için önce Le Louvre müzesini gezdik (onun fotoğraflarını ayrı yayınlayacağım).
Ertesi gün ilk işimiz doğru Eyfel kulesine gitmek oldu, 3 saatlik bir bekleyişten sonra muradımıza erdik=) Beklerken öyle soğuktu ki hava, hem rüzgarlı, öyle üşüdümki, tüm bunların üstüne sıramızı hindular kapınca hepten terelellendim, bir de konuşamıyorum, adamlar mıngara mıngara konuşuyor, ben ordan hoop karrrrdeşim sıraya geçsene diyemiyorum, zaten sürü halinde gelmişler, sinir oldum, isyan ettim, dedim ki:
Bu kuleye bir defa çıktıktan sonra beni bir daha hiç bir kuvvet çıkaramaz... Paskalya bayramı (bizim deyişimizle nam-ı diğer "yımırta bayramı") dolayısıyla epey kalabalıktı her yer.







Yine bir sürü fotoğrafla döndük...
Mutlu olduk....

dekorasyon projem=)

Aylaaar aylar öncesi söylemiştim yemek masamızın olduğu duvara birşeyler yapmak istiyorum diye. Ne yapacağıma karar verene kadar bir sene geçmiştir heralde =)

Geçen pazar nihayet sıvadık kolları ve geçtik badananın başına. Öyle çok farklı bir şey olmayacak ama sanırım güzel olacak =)

Bitince mutlaka resimlerini paylaşacağım.

Tabi duvarın ön plana çıkması için daha sade perde diktirmem lazım (o da ne zamandır yaptırmak istediğim şey). Muhtemelen en basitinden ip perde olacak, çünkü perdenin varla yok arası birşey olmasını istiyorum, salonun bol ışık alması açısından. Bu yaz tatilinde kısmet olursa o işleri halledeceğim.

Yaz geliyor ya, hani bahar temizliği falan... dolapları yeniden düzenleyip, kullanılmayan eşyaları ayırmam lazım. İster gardrop olsun, ister mutfak olsun, her alanda yıllardır duran ama bir kez olsun kullanılmayan şeyler var. Minicik evimde o kadar çok eşya var ki, boğuyor beni resmen. Tabi çoğu hediye geldi, beğenmeyip, kullanmayıp, bir köşeye koydum duruyor öyle. Sanırım ihtiyacı olan birilerine versem hem durduğu yerde eskimekten kurtulacak ve birilerinin işini görecekler hiç olmazsa.

Bunların dışında:

- ingilizce kursu beni baya bir oyalıyor
- spora başladım, iki haftadır evde düzenli egzersiz yapıyorum ve Cumartesi günleri aerobic'e gidiyorum
- bisiklet sezonunu açtık =)
- pozitifim, enerjikim hem de çok=)
- az kitap okuyorum
- evde bilgisayarı hiç açmıyorum, bu yüzden blogum gariban kaldı
- kardeşe fransızca çalıştırırken ben de bol bol belleğimi tazeliyorum... 'aaa böyle bir kelime vardı doğru'

işte böyle...

hayattayım yani =)

14 Nisan 2010

spor ve ben

- doktor bey, dedim ben sporcu değilim ki, neden giriyor bu kramplar benim bacaklarıma? Uyandırıyor beni geceleri... bişey demedi, magnezyum verdi, olay kapandı.

- doktor bey, dedim yine, sanırım yaşlanıyorum artık, omzum tutulmaya başladı, kolay kolay da çözülmüyor...
- önce güldü, sonra ofis'te çalışanların genel hastalığı, beden eğitimi öğretmeni olsaydın muhtemelen böyle birşey yaşamazdın, dedi... fizyo terapiye başlayacağım.
Beden eğitimi öğretmeni olsaymışım... belki o zaman da başka sorunlarım olurmuş, öyle teselli etti sonra =) ama ben düşündüm de daha formda olurdum belki. Daha zinde olur, daha mutlu olur, belki daha az yorulurdum. Bizim bir bayan hocamız vardı, her tarafı yumak yumak kastı, ufak tefek, bronz tenli, kısa saçlı bir bayandı, bol kaslı bir bayan. Artık öğretmenlikten çıkmış, vücut geliştirme olympiatlarına katılacaktı sanki =) birden onu hatırladım... okul günlerimi, sonra düşündüm, sporu neden hiç sev(e)mediğimi?
Dün koşuya başlayacaktım, öylesine, hava almak için, stres atmak için, kendimi zorlamadan, belki de bir saatlik yürüyüş yapardım, balkona bi çıktım, üşüdüm... içinde asırlık şarkılar bulunan I-Pod'umu aradım, baktım şarjı bitmiş, şarj aletini aradım, bulamadım... sonra vazgeçtim koşmaktan küveti doldurdum =)

8 Nisan 2010

yokum bu aralar peki nerdeyim?

her zamanki yerimdeyim tabiki
ama blogcağzımdan uzak

genel olarak iyiyim
kısa bir seyehatimiz oldu
beyin yorgunluğuma çok iyi geldi

ingilizce kursuna başlayalı 4 hafta olmuş!
Ben 3 sanıyordum... =)
iyi gidiyor
Sandra (hocamız) pek bi tontiş, sempatik biri.

(Mr. X is always watching football on tv!!!)
devamlı olarak rahatsız eden şeyleri to be + always + ing form (present continuous) kullanarak ifade edebiliyormuşuz.
bunu öğrendim dün =))

My neighbour is always playing the piano in the evening!

Acaba ingilizcede öğrendiğim şeyleri not etmek için ayrı bir blog mu açsam =)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...