Büyük projelere imza attım:)
Çok iddialıyım.
Çok heyecanlıyım.
Bir kaç haftadır heyecanlıydım aslında gün geçtikçe arttı da arttı bu heyecan. Çatlamak üzereyim. İnşallah çatlamadan tamamlarım misyonumu;)
Ay bak çarpıntım başladı yine...
Herkese mutlu bir hafta sonu diliyorum! Kendinize iyi bakın arkadaşlar!!!!
13 Mart 2009
12 Mart 2009
IN AMERICA

Ara ara daha önce izleyip etkilendiğim ve izlemeye değer dediğim filmerden bahsedeceğim. Şöyle bir liste hazırlayayım dedim bir de baktım çoğu dramatik, duygusal filmler. Bu yüzden izleyecek olursanız bile hepsini ardı ardına izlemeyin, bunalım geçirip beni anlattığıma, tavsiye ettiğime pişman etmeyin derim:)
Bunlardan biri:
In America (2002)
İrlanda-İngiliz yapımı bir film. Yönetmen Jim Sheridan. Kendi ailesinin hayatından kesitler barındırması sebebiyle filmin senaryosu için kızlarından yardım almış ve ortaya muhteşem bir film çıkmış diyebilirim.
Mini özet:
İrlandiyalı bir aile (Sheridan ailesi) biri altı diğeri ise on yaşında olan kızlarıyla birlikte 1980 li yıllarda Kanada üzerinden mülteci olarak Birleşik Devletler’e geçer.
İki yaşında merdivenlerden düştükten sonra beyin tümörüne yakalanan ve 5 yaşında hayatını kaybeden oğulları Frankie’yi İrlandiya’da bırakıp yaşadıkları acılı günleri unutmak ve yeni bir hayat kurmak adına gelmişlerdir Amerika’ya. Bütün aile bireyleri kaybettikleri oğullarının ölümüne alışmaya başlamıştır fakat baba bir türlü içinde bulunduğu matemden sıyrılamamıştır. Bu tüm aile bireylerini olmak üzere iş hayatını da olumsuz etkiler. Koşullar onları bir “Junkie” binasında bulunan yıkık dökük dairede kalmaya zorlar. Yeni umutlar besleyerek geldikleri Amerika’daki hayatlarına geçim sıkıntısıyla başlarlar.
Çocuklar Halloween akşamı şeker toplamak için kapı kapı dolaşır ve o akşam Mateo adında gizemli bir adamla tanışır ve hatta arkadaş olurlar.
Mateo HIV virüsüne yakalanmış ve yaşayacağı günleri sayılıdır. O arada kızların annesi yeni bir bebek beklemektedir, sorunlu bir hamilelik geçirir. Annenin hayatı söz konusu olunca bebek anne karnından erken alınması gerekir. Bebeğin durumu kritik olmasına rağmen iyileşir fakat o sırada Mateo hayata gözlerini yumar. Aile ise yeni bir sorunla karşı karşıya kalır - hastane masrafları...
Bir insan sevdiği birini, canından bir parçayı kaybettiğinde matemini sürdürdüğü sürece hayatındaki olumsuzluklar devam edecektir. Christy (on yaşındaki kızları) babasının Frankie’ye artık veda etmesi gerektiğinin bilincine vardırır ve o an hayatlarının dönüm noktası olur.
>>> Benim Notum: Başarılı senaryosu dışında beni en çok etkileyenler kız çocukları ve Mateo’nun çizdiği resimler oldu.
11 Mart 2009
Karar veremedi...
Bahar diyorum karar veremedi, gelsem miii, gelmesem miii? diyor. Biz tabi gel artık özledik seni diyoruz ama yok. Pek cilveli bu sene, pek bir nazlı. Göz kırpıp kırpıp kaçıyor. Ama elbet bir gün gelecek ve biz de bunların bir kısmını gelinceye kadar, bir kısmını da geldikten sonra giyeceğiz.
Bu kombinasyonlar takısıyla, kemeriyle, atkı, gözlük, çanta, şapkalarıyla değişik alternatifler sunuyor. İsviçre'nin hava durumu malum. Mayıs ayına kadar zor ısınır her yer. Bu yüzden kombinasyonlarda çizmelerin olmasını ilginç bulmuyorum.
9 Mart 2009
Yine Pazartesi + Foto
Yine bir Pazartesi günü,
Yine yeni bir gün,
Yeni bir hafta.
Gün doğmadan neler doğar derler ya. Umarım şu önümüzdeki günler yeni umutlar doğurur...
Geçen bir hafta içinde üzücü hikayeler duydum, derinden sarsıldım. Bir an neyin peşinde koştuğumuzu düşündüm. İnsanlar birbirini niye sebepsiz yere üzerki dedim. Sebepsiz yere huzursuz bir ifadeyle dolaşırken ne kadar çok insana haksızlık ettiğimi düşündüm. Utandım kendimden.
Bir yandan güzel haberler alırken, diğer taraftan üzücü haberler de aldım. Mutluluğa ortak olmak kolay da, mutsuzluğa teselliden başka ne verilebilirki? Keşke "bu günler de geçecek" ten daha fazlasını verebilse insan.
Biraz karamsar bir yazıya benzedi bu ama öyle değil. Şu önümüzdeki günler için tanıdığım tanımadığım herkese yeni umutlar, mutluluklar dilediğim bir yazı bu aslında.
Bana gelince:
İki yeni kitapa başladım.
Bir film izledim. (paylaşmak istediğim o kadar çok film var ki...)
Evde yapılması gereken önemli bir iş vardı, onu hallettik. Rahatladım:-)
Aklımda yine yapılması gerekenlere dair bir liste var - her zamanki gibi.
Kar yağışı ara ara devam etmekte. Bıkmadığımı anladım, tadını çıkarmaya gittik. (Burada en son 20 yıl önce böyle bir kış geçmiş)
Beklemediğim kişilderden mesajlar aldım - çok mutlu oldum.
Bazı kişilere ise sitemim var - canları sağolsun.
Herkese başta sağlık olmak üzere huzurlu mutlu bir hafta diliyorum.
Bu aralar böyleyim. Biraz sessizim...
Not: Fotograf gecen C.tesi (7.3.2009) cekildi - bir önceki haftayla daglar kadar fark var arada:-)
2 Mart 2009
Haftasonu
Bu haftasonu maviye olan özlemimi en azından bu şekilde giderebildim:-) Uzun süren soğuk günlerin ardından İsviçre'de adeta bir yaz havası yaşadık. Bahar kapılarını araladı, yakında çiçekler açacak, dallar yeşillenecek...
Luzern eskiden beri gitmeyi sevdiğim yerlerden biridir. Tarihi köprüsü ve bir sürü kuğusuyla aylak aylak dolaşmayı sevdiğim güzel bir şehir. Burada hangi göl kenarına gitsen yaklaşık aynı manzarayla karşılaşmak mümkün ama her yerin ayrı bir güzelliği var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)