30 Ağustos 2009

kisa saç ve fotolar...

İşte yeni halim budur. Arkalar kısa yanlar hafif uzun. Saçımın rengi orjinal. Boyatmayı çok düşündüm fakat rengine karar veremedim. Favorim kısa sarı saç lakin bana civciv sarısı yakışmayacağı için en iyisi böyle kalsın dedim.


Saç kısalınca kırık falan kalmadı elde var = sağlıklı saç

Boyatmayınca elde kalan = sağlıklı saç

Kendinden dalgalı olması şahsım adına artı puan, bu da daha az jöle vs demek = sağlıklı saç


Bütün saç tipleri bakım istiyor, uzun saça bakım yapmaktansa kısa saça bakım yapmayı tercih ederim. Saçlarım uzunken avuç avuç köpük kullanmak zorunda kalıyordum, şimdi ise bir ceviz büyüklügünde köpük yetiyor = daha ekonomik:)


Geçenlerde Sevgiliye dedim ki, ya kısa saça alışırsam ne olacak, bir daha hiç uzatmam belki dedim. Ne dese beğenirsiniz. "Uzatırsın uzatırsın, bir gün kısa saçtan da sıkılırsın"


:)


Bakalım zaman ne gösterecek:)

28 Ağustos 2009

Kısa saç

Yıllarca sağlıklı bir şekilde uzatıcam diye çırpındığım saçlarımı Haziran sonu bundan en son 11 sene önce kestirdiğim gibi kısacık kestirmiştim. Baktım hoşuma gitti. İki ay içinde arkaları uzayınca dün gittim bir daha kestirdim, şimdi daha da kısa oldular.

Ben söylüyordum arkadaşlara saçımı kısacık kestiricem, bıktım uzun saçtan, çok sıkıldım diye. Ama kimse ciddiye almıyordu. Çoğu, pişman olursun yapma etme, falan dedi. Görenler şaşırınca, niye şaşırdınız ki, ben size söylemiştim, dedim=)

Kökü bende çok şükür, yine uzar. Zaten bir yerde patlıcanın saçların çabuk uzamasını sağladığını duymuştum. Doğru ya da yanlış, bilmiyorum ama çocukluğumdan beri sırf saçım çabuk uzasın diye patlıcan yerim (nerden çıktıysa şimdi bu patlıcan).

Her neyse.

Şu anda kısa saçın rahatlığını, pratikliğini doruklarda yaşıyorum.

Ayrıca kendimi müthiş genç, dinamik ve enerjik hissettim.

Bir gram bile pişman olmadım.

Uzun saç iyi, hoş, güzel, belki de daha feminen ama bana çok sıradan gelmeye başladı.

Şimdi modern oldum:) Sevgili bile "ünlüler gibi oldun" dedi pek bir keyiflendim;) En çok ta onun beğenmesine sevindim zati.

Tabi önce onu ikna etmek için örnekler hazırlamıştım. Geçerli sebeplerim de vardı;)

Fotoğrafları ancak istek üzerine yayınlayabilirim.

Şimdilik herkese mutlu haftasonları diliyorum!! Sevgiyle kalın!

27 Ağustos 2009

Kaçak bir yolcunun kısa hikayesi

"Geçenlerde siyah bir araba gördüm, camı da pek kirliymiş,
dedim oh tam bana göre, oraya bi yapıştımmıydı umursamazlar beni.
Eyvah o da ne? Sanırım farkettiler...
O iğrenç boyalı tırnak bana doğru mu geliyor yoksa, ölü gibi mi davransam naapsam?
Aman tanrım öleceğim galiba!!!
Neyse, dayan Çekircan dayan.
Bu diyarlardan gitmek istiyorsan dayanmalısın!!"

Hızımız ara ara 120 ye çıkmasına rağmen gitmedi.

Epey bir kilometreyi geride bıraktıktan sonra arabayı otopark'a bıraktık
ve
o günden sonra Çekircan'ı kimse görmedi...
=)
Bu anlamsız yazı için herkesten özür diliyorum:)

26 Ağustos 2009

Tembel Zeynep, mimler de olmasa kreatifliğin falan kalmayacak


Efendim...
Sevgili Rahşan kardeşim geçenlerde beni de kreatif ilan edip ödüllendirmiştir, kendisine buradan kocaman teşekkürlerimi yolluyorum. Teşekkürün kocamanı olur mu onu da bilmiyorum ama çok teşekkür ediyorum işte!
Fakat bu ödüle layık olabilmem için şart koşmaktan da geri kalmamıştır Rahşan hanım:) nasıl ödülse bu artık=P
Neymiş peki bu koşul?
Sevdiğim 7 şeyi fotoğraflar eşliğinde listeleyecekmişim... hmmm.... sevdiğim şeyi 7 ile sınırlandırmak yetmezmiş gibi, onca fotoğrafın arasından fotoğraf seçmem gerekiyordu. İşin en zor kısmı bu oldu. Ama tabiki seve seve hazırladım listemi.
Buyrun bakalım neleri seviyormuşum ben:
1. Renk renk çiçekleri seviyorum ben...


2. Gezmeyi, değişik yerleri görmeyi çok seviyorum


3. çaktırmasam da resim yapmayı çok ama çok seviyorum


4. Alakaya maydonoz olsa da, karda yürümeyi


5. Fotoğraf çekmeyi seviyorum


6. Ailemi bir arada görmeyi çok seviyorum


7. bir de beni her daim güldürmeyi başaran bu adamı ÇOK seviyorum


Dahası da var :
Jelibonları
Kahveyi
Kumsalı, denizi, güneşi
Yıldızları seyretmeyi
Kitap okumayı, hele bir de sahilde olursa... ohoooo
Bitter çikolatayı
Taze sağılmış sıcak keçi sütünü
Halamın yaprak sarmasını
Türkan Şoray'ı, dolayısıyle yeşilçam filmlerini
Beyaz güvercinleri
Ata binmeyi
Dalından meyve yemeyi
Mor'un her tonunu
İstanbul'un martılarını
Sezen Aksu kadar Orhan Gencebay'ı
bir de
Mecimekli köfteyi
İnanın çok seviyorum!
Olayın bir de mimi devam ettirme bölümü vardı... baktım baktım tanıdığım herkes ödüllenmiş ayol...
ama yine de seyrelen yazılarından dolayı bir kişiyi mimlemek istiyorum
LAL'cim - biliyorum telaşelisin canım ama Nnütfeeennnn:))

17 Ağustos 2009

zamanı geldi gibi gibi

Uzun zaman oldu bloguma fotoğraf eklemeyeli. Bir kaç fotoğrafla boynu bükük kalan blogumu şenlendiresim geldi.
Pazar günü toplanıp, çoluk çocuk dağların arasına pikniğe gittik... Hava lokum gibiydi. İsviçre'de 30 dereceyi görünce gözlerim yaşarıyor, mutluluktan taklalar atasım geliyor, çok duygulanıyorum çok...
Bunlar benim objektifimin baş rol oyuncuları... şekerlerim!







Gölün içindeki çimler de uzar... onları da biçmek lazım=)


Kahvaltımızı yaptık, yemekten önce de Tabu XL oynayalım dedik, anlattık, çizdik, maskotumuzu şekilden şekile soktuk fakat dağ havası beyin hücrelerimize iyi gelmesi gerekirken başımıza güneş mi geçti ne oldu bilemiyorum oyunumuz bol tartışmalı sonlandı...





Günümüze güzellik katan manzaralar eşliğinde eğlenceli bir pazar geçirdik...



14 Ağustos 2009

Bazen...

... Bazı sözlerin söylendikten sonra anlamını yitirdiğini düşünüyorum

... Umutlarıma çok fazla yükleniyorum

... bir hayalin peşinde sürükleniyorum

... her şey güzel olsun diye güzel düşünüyorum

sonra

düşüncelerimi kendime saklıyorum.

13 Ağustos 2009

Bu yılki yaz tatilinin ilkleri

Bu yaz bir kaç İLK eklendi hayatıma. Hepimizin ilkleri var elbet, her gün yeni bir ilki yaşama şansımız var, ben benimkilerin bazılarını unutmak istemedim. Ne işe yarayacağını bilmeden yazmak geldi içimden...

Bu yaz ilk defa

- yalnız hem de yapayalnız Türkiye'ye yolculuk yaptm

- yalnız uçağa bindim (yani yanımda bir yakınım olmadan, yoksa başka yolcular vardı yani:))

- İzmir'e inip yine İzmir'den döndüm (yoksa hep Antalya'dan gider geliriz)

- İskender kebap yedim

- Ben (!) 'Balık yemeye gidelim' dedim (yıllarca balık yemeyen biri olarak büyük adım)

- Gülüm Gülsümümle yolculuk yapma olanağım oldu

- 2 çift ayakkabıyla tatile gittim ve yettiğini gördüm (1 çift spor ayakkabı, 1 çift gladyatör sandalet)

- bikinin büyük gelebileceğini gördüm, bugüne kadar sadece daraldıklarını sanırdım

- bir kuaföre yaptığı saçı beğenmediğimi itiraf ettim

- Denizli'de sinemaya gittim (Ice Age 3)

- hamama gittim, üstüne üstlük keselendim:)

- damla sakızlı türk kahvesi içtim

- karışık tost yedim (hep kaşarlı alırdım)

- bir kangal eniğini halıya çişini yaptığı için fırçaladım, tabi daha sonra da halıyı fırçalamak zorunda kaldım:)

- ilk defa gördüğüm küçük bir kızın (belki 5 yaşında) yanağımı sıkarak bana 'sen ne şekersin böyle' dediğini duydum

Yani görüldüğü gibi bazı konularda (balık, iskender, hamam, az ayakkabı) kendimi baya bir aştım bu yaz:)

11 Ağustos 2009

Hayatın akışı ve iki film

Hayatın akışına geri döndüm. Aynı yoğunlukta devam, ama stresten uzak bir biçimde olması için özen gösteriyorum. Şu an iki kitap okuyorum, biri Umut, diğeri Aşk... Her iki kitabın isimlerindeki uyum ve ahengi yazınca farkettim. Kulağa ne kadar da hoş geliyor. Her ikisini zevkle okuyorum fakat Umut'u daha çok sevdim.







Bir de iki film izledim. Russell Crowe ve Christian Bale ikilisinin western aksiyon/drama karaşımı filmi 3:10 to Yuma








diğer film ise Devrim Arabaları. Türkiye hakkında bilmediğim bir şeyi daha öğrenmiş oldum bu film sayesinde.

Her iki filmi de beğendim. Özellikle Devrim Arabaları’nı izlemeyenleriniz varsa tavsiye ederim.







5 Ağustos 2009

Kütüphaneme eklenenler


Bu sene tatil fotoğrafı yok ne yazıkki, onun yerine aldığım yeni kitapları paylaşmak istiyorum. Hiç biri hakkında fazla yorum okumadım. Çoğu sizin önerilerinizdi zaten. Gönül isterdiki daha fazlasını alayım.
Almak istediğim kitapların listesini hazırlamıştım önceden ama D & R'a girdiğimde yanımda değildi tabiki. Aklımda olanların bazılarını alabildim (aslında aklımda daha fazlası vardı da abartmak istemedim):
- Uçurtma avcısı, Khaled Hosseini
- Bin muhteşem Güneş, Khaled Hosseini
- Aşk, Elif Şafak
- Sinekli Bakkal, Halide Edib Adıvar
- İstanbullular, Buket Uzuner
- Zar Adam, Luke Rhinehart
- Alacakaranlık, Stephenie Meyer
Klasiklerden de olsun istedim bir kaç tane ama tereddüte kapıldım. Hangisine yöneleceğime karar veremedim bir türlü. Hiç bir fikrim yoktu. Danışacak kimsleri de göremedim yakınımda. Sonunda Halide Edib Adıvar'ın adını sık sık duyduğum Sinekli Bakkalı'nı almaya karar verdim. İnşallah beğenirim.
Şu anda Ayşe Kulin'in Umut'u okuyorum. Zar Adam ve Alacakaranlığı Sevgili aldı. Alacakaranlığın filmini henüz izlemedik. Kitabı okuyuncaya kadar da izlemeyi düşünmüyoruz.

3 Ağustos 2009

Rüyanın en güzel yerinde uyanmak gibi birşey

...bu tatil dönüşleri!

En güzel yerinde yağmurlu ve soğuk bir güne uyanmak...

Evet döndük biz. Ne zaman gittik ne zaman geldik bilmiyorum. Birşey anlayamadım bu defa. Fazla gez(e)medik ama yine de farklı tecrübeler biriktirmeyi başardık.

Daha çok Burdur-Denizli arası gittik geldik, kuzenin düğününü de hesaba katarsak yoğun günler geçirdik diyebilirim.

5 günlük Kemer - Beldibi günleri haricinde tatil denilemezdi bu defaki Türkiye ziyaretimize. Ne sevdiklerimizle doya doya kucaklaşabildik, ne de bir yerlere gidebildik. Aslında bunun bilincindeydim. Niye bu kadar şaşırıyorum bilmiyorum. Ancak son günümüzü İzmir'in altını üstüne getirerek değerlendirebildik.

Tecrübelerime gelince:


  • Daha önceleri de yapıldığı gibi planlı projeli, liste hazırlayarak gidilmeli tatile (bu defa Sevgilinin hasretinden akıl 5 karış havalardaydı)
  • Ne eksik varsa gitmeden önce alınmalı, orada bulurum nasıl olsa birşeyler demek yapılabilecek en büyük hata. İnsan sonuçta alış veriş merkezlerinde harcamak istemiyor vaktini
  • Tatilde AN'ı yaşamalı, akıldan o an ne geçiyorsa onu yapmalı
  • Oto kiralama işlerini de daha planlı projeli yapmalı - neyse bu defa ucuz atlattık
  • Tatil hayatı bizim açımızdan göçebe hayatına benzediği için bir dahaki sefere mutlaka yastığı da tatile götürmeli.
  • Fotoğraf makinesi kullanmak için götürülmeli - 3 hafta dolap bekletmek için değil
  • Uçağa binildiğinde elde taşınılan ne var ne yoksa en yakın ve en mantıklı yere koymalı, elde kaç parça eşya olduğu ise akıldan asla çıkarılmamalı ve uçağı terk ederken hepsini tek tek saymalı - heba oluyordu caanım takım elbise...
  • Havalimanında yük sorunu çıkacak diye birşey almamazlık yapılmamalı
  • Halledilmesi gereken ne varsa ilk günlerde halledilmeli - diş doktoruna gitmek gibi mesela
  • Birşey satın alırken en ince ayrıntısına kadar kontrol edilmeli, gerekirse paketinden çıkarılıp incelenmeli

Bu konuda aklıma gelenler şimdilik bu kadar.



Özlediklerime gelince:

  • Evimin her köşesini çok özledim

  • 2. evim saydığım blogumu çok özledim

  • Kendi mutfağımda hazırladığım yemekleri özledim:)


Özel Not:

Bir önceki yazıma yolladığınız güzel yorumlarınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim!


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...