31 Ekim 2008

En kolay çorba - Arpa sehriyeli çorba


Burada havalar buzzzz gibi - çorbalar sofralarin bastaci oldu bile. Neredeyse iki haftadir atlatamadigim soguk alginligima en iyi dostlardan biri de sicacik çorbalar. Az önce mutfagimdan çikan bu çorba gerçekten bes dakikalik denecek kadar basit:

Malzemeler

1 çay bardagi arpa sehriye
1 kücük adet sogan
50 gram margarin (varsa tereyagi daha güzel olur)
1 yemek kasigi kirmizi toz biber (tatli)
1 yemek kasigi salça
1 çay kasigi biber salçasi
tuz
kuru nane

Yapilisi

Yikanmis süzülmüs sehriyeleri 1 litre suda kaynatin
O kaynayincaya kadar ayri bir tavaya margarini eritip ince dogranmis (hatta rondoda çekilmis) sogani yumusayincaya kadar karistirin. Yumusadiktan sonra içine kirmizi toz biberi, salçayi, biber salçasini (biraz aci olsun istiyorsaniz tabi) ekleyin ve bu karisimi tencerede kaynayan sehriyelere ilave edin. Tuzu, kuru nane yapraklarini da ekledinizmi bitti.

Afiyet olsun!!

Kafamda kosturanlar

Dün yasadigim en güzel günlerden birini daha yasatan AiLE'ME, ASKIM'A çok çok çok tesekkür ediyorum. Duygularimi ifade etmekte kelimeler kifayetsiz kalacak ama yinede en kisa ve sadesinden: Hepinizi çok SEViYORUM. Beni bir kez daha duygulandirmayi basardiniz:-)
Güzel Allah'im kimseyi sevdiklerinden ayirmasin!

Kafamda kosturanlara gelince. Ben söyle arada bir tuhaflasirim, bir sürü düsünce kosturur durur kafamda ve o düsüncelere yetisemedigim zamanlar olur. Biri digerini kovalar ve beynim allak bullak olur. Bu aralar da böyleyim. Son günlerde ne yapmak istedigimi sik sik düsünür oldum. Elimde meslegim var. 3 yil önce 3 yil süren zorlu dönemin ardindan diplomami aldim ve o gün bugündür meslegimi ilerletmek adina birsey yapmadim. Meslegim rahat, hele su anki is yerim tam pasalara layik fakat bende bir tatminsizlik söz konusu. Ömür boyu bunu mu yapacagim ben diye düsünür oldum. Ve en kötüsü meslegimi sevip sevmeme düsüncesinin beynimi kemiriyor olmasi.
Ben gerçekten bunu mu yapmak istiyordum?
Hedefim paralarin fır döndügü banka'da mi calismakti?
Yoksa bu bankalar ülkesinde kendime "rahat" bir gelecek mi hazirlamakti?
Neydi, neydi, neydi...? Hangi konuda yogunlasmaliyim? Meslegimin hangi dalina uzanmaliyim? Hangi uzmana danissam bilemiyorum. Bu gidisle psikolog'lara danisicam heralde:-)

Okulda arkadaslarim bana resmi'mi begendikleri için sanat okuluna yazil derlerdi. Bense yapmayi sevdigim bu seyi meslek hayatima tasimak istemedim. O bir hobidir dedim, ve hobim olarak kalmali. Ben yaptigim resimlerle asla övünmedim ama iyi yaptigima hep inandim, daha iyi olabilecegimi ise hic aklima getirmedim. Resim yapmayi kücük yaslardan beri çok hemde çok sevdim. Renkli nesneler, sekiller, renkler hep ilgimi çekti. Fakat bunu meslek hayatima tasirsam kendimi baski altinda hissederim, sogurum diye korktum ve bambaska bir sektöre atildim: Bankacilik. Ve alti yildir resim yapmak için elime kalem bile almadim. Hayatim boyunca hep kendime ait bir hobi odam olsun, tuvalim olsun, bir sürü firça ve boyalarim olsun istedim. Ama bir gün olacak, kendime söz veriyorum.

Su an belki resim yapmaya vaktim olmayabilir. Bunun yerine baska birseye vakit ayiracagim bol bol. Bu kesin. Cünkü elimde artik bu isin baslangiç noktasinda olanlar için tasarlanmis bir adet CANON EOS 450D bulunuyor. Bu da hayallerimden biriydi, gözüme güzel görünen herseyi en güzel sekilde fotograflara tasimak.
Canim Askim bana bu fotograf makinesini alirken ayni zamanda kursuna yazdirmis. 6 aksamda tamamlanacak 18 ders. Iyi kötü birseyler ögrenirim heralde. Elimdeki makineyle en verimli kareleri çekebilmeyi hedefliyorum. Hadi bakalim blogum gözün aydin, seni bundan sonra daha da güzel fotograflar süsleyecek insallah.

Önümde yigili onca sey, yakin görünse de uzak, en önemlisi, her ise adim adim yaklasmak...

minicik bir not:
son günlerde çok fazla yazi ekledim, en kisa zamanda nostaljik olma yolunda hizla ilerleyen fotograflarimi paylasacagim.

30 Ekim 2008

24’e dair - Hayat'la sohbet

Zaman gelir, zaman geçer
Hayat başlar, hayat biter
Sevmişse insan bir kere
Ne aşk ne de sevgi biter

Tam tamına 24 yıl bitmiş. Nasıl oldu anlamadım. Ben ne zaman 20 li yaşlara girmiştim sahi? Amaaan ne farkeder canım, ha 20, ha 24. Valla o yaşta ne idiysem bu yaşta da o’yum. Değişen tek şey, beyin hücrelerime bir kaç fazladan anı eklenmiş olması:-) Yoksa tipim, enim, boyum aynı yani.

Hayat!? Bu yıl bana ne gibi hediyelerin var?

Herkese olduğu gibi bana da hediyeler verdin. Bazen çok, bazen az. Hiç hediye vermediğin yıl olmadı sanırım. Doğduğum an en güzel anne ve babayı, 4 yıl sonra ilk kardeşimi vermiştin. Bundan daha güzel hediye mi olur! Daha sonra okul, öğretmenler, arkadaşlar, yeni mekanlar - derken yine yeni öğretmenler, yeni arkadaşlar... ve 11 yaşımda bir melek daha yollamıştın bana kardeş olarak:-)
Büyüklü küçüklü mutluluklar, başarı ve başarısızlıklar, saymakla bitmeyen onca ayrıntı. Bir taraftan kaybettirirken, diğer taraftan fazlasını kazandırdın. Bir yıl geldi, iş verdin, başka bir yıl eş verdin, sonrasında bir sürü güzellik. Bir sürü güzel insanla dostluk, kardeşlik, arkadaşlık.
Her yıl verdiğin en güzel hediye ise sağlık. Bunun için ayrıyeten teşekkürlerimi sunarım!!

Peki söyle bakalım Hayat! Bu yıl bana ne gibi hediyelerin var? – Bir kaç beyaz saç teli haricinde:-)

Bana iyi dileklerde bulunan bulunmayan, hatırlayan hatırlamayan herkese TEŞEKKÜRLER!!!

29 Ekim 2008

Sonbahar son buldu

Penceren'in yaninda oturmayi oldum olasi sevmisimdir. Arada disariya bakmak, uzaklara dalmak rahatlatir beni, ayni zamanda konsantrasyonumu bozmak için birebir:-) Okul yillarimda da hep sorun olmustur bu durum. O ayri konu.

Bir kaç dakika önce tekrar disari baktim ve gördügüm manzara oturdugum yerden firlamama sebep oldu, ne o, dogru mu görüyorum acaba diye cama bi güzel yapistim. Sonbahar bu yil kisa süreli misafirimiz olmus, onu anladim. Halbuki ben sonbahar mevsimini çok severim, ne kadar hüzünlendirse de beni severim kendisini. Bize en az ilkbaharin sundugu kadar güzel renkler sundugu için olsa gerek. Su an Zürih'te kar yagiyor. Hosgeldin kış! Ne çabuk geldin böyle, bu kadar erken beklemiyorduk!

Sicak bir çay iyi gider simdi...

AN'LIK ESiNTi

Öncelikle Türkiye sinirlari içerisinde bulunan Blogcu arkadaslarimin, Blog takipçilerinin gözleri aydin olsun diyorum.
Uzaklari yakin yapan, dünyaya kapilari açan su internet'in gözü kör olsun. Iyi islere vesile oldugu gibi insani çileden çikaran islere de vesile oluyor malesef. Bazi kendini bilmez insanlar internet'i ve internet'in sundugu olanaklari nasil kullanmasi gerektigini bilmediginden, bir sürü kisiyi de cezalandirilmaya mahkum ediyor sagolsunlar. Allah onlari basimizdan eksik etmesin. Gerçekten. Cünkü bu kisiler sayesinde yasalar tekrar gözden geçiriliyor, irdeleniyor, varsa yasa bosluklari bi zahmet dolduruluyor. Doldurulsun bakalim. Allah o yasalari da uygulamayi nasip etsin.
Bu düsüncelerimi sadece Blogspot'un kapatilmasiyla ilgili olarak yazmiyorum. Genel anlamda deginiyorum bu konuya, öylesine iste, anlik esinti.

Mesela çogu kullanici merak ettigi bir konu üzerinde bilgi edinmek için ugrar bu sanal ortama. Kimileri de su fani dünyada bir türlü sosyallesememistir ve kendine arkadaslar arar, bulur ve bu defa evinin kapilarini dis dünyaya tamamen kapatir. Aman kapatirsa kapatsindir, zaten sosyal degilmistir. Ve bir çok kardesimiz var ki bu sanal ortamdan bir sürü sarki, film indirir ve böylelikle kendini dünyanin en kurnaz insani ilan eder. Orjinalleri nede olsa çok para dimi yani. Film olsun müzik olsun. Farketmez. Begenmeyiz kolay kolay ve çok sert elestiririz "abi su memlekette kaliteli bir sey üretseler sasarim zaten" deriz. Kaliteli birsey üretilemez zaten, hem ne geregi var ki sen nasilsa net'ten kalitesiz olanini tercih ediyorsun.

Ben neler söylüyorum ya... konu nereye uzamis böyle? Toparlamak istiyorum müsadenizle:

Ben aslinda TÜRKiYE CUMHURiYETi'NiN 85. YILI memleketimize, milletimize, gelecegimiz adina KUTLU OLSUN demek istiyordum.

28 Ekim 2008

Blogspot'un kapatilmasi

Bu konuyla ilgili fazla yorum yapmayacagim fakat üzücü bir durum oldugu gerçegini de vurgulamadan geçemeyecegim.

Konuyla ilgili yaziya buradan ulasabilirsiniz. Blog'uma dokunma kampanyasi için "okuyucu" olarak ta imza toplamak mümkün:

>Bloguma dokunma

21 Ekim 2008

Okudum bitti...

Tatile gitmeden önce en çok sevindigim sey sakin kafayla, saatlerce kitap okuma firsati bulabilecegimdi. Ve öyle de oldu. Ilk önce Canan Tan'in Yüregim seni çok sevdi ile basladim. Nedense bu kadinin kitaplarini da hep tatillerde okumak nasip oluyor. Piraye'yi de Tayland'da okumustum. Dogrusunu söylemek gerekirse Canan Tan'in bu iki kitabindan baska kitabini okumadim. Eger diger kitaplarinda da bu iki kitap kadar çok ortak noktalar yoksa okuyabilirim, yoksa Canan Tan kitaplarindan vazgeçecegim. Her iki kitaptaki karakterler ayni yapida, ayni formatta ancak kitabin ortalarinda hikayeler yön degistiriyor. Keske öyle olmasaydi.

Yüregim seni çok sevdi kitabindan sonra sevgili Turgut Özakman'in romani Romantika ilaç gibi geldi vallahi. Fakat ne yazikki sadece 163 sayfa ama tadinda birakmis gercekten hikayeyi ve anlatis biçimindeki dogalliga bayildim. Iste roman dedigin bu kivamda olmali dedim. Eger buna benzer romanlari tavsiye edebilecek arkaslar varsa söööyle bi yorum kutusuna dogru buyursun lütfen. Cünkü hangi romanlari okuyabilirim, diye düsünüp duruyorum. Hangileri güzeldir bilemiyorum dogrusu. Bu yüzden her Türkiye'ye gidisimde kitapevlerinde mutlaka saticilara danisarak alirim kitaplarimi. Yani onlara bu aralar onlara cok muhtacim :-)


Bir tane de Yasar Kemal'in kitabi var, hazir konu açilmisken, adi Kuslar da gitti ve o da çok dogal ve hayatin içinden anlatilmis.

19 Ekim 2008

Döndük biz Dostlar! Hola!

Geçen Cumartesi sag salim döndük ve tatil anilarimiza bir yenisini daha ekledik. Iki gündür fotograflari ayikliyorum, hangilerini koysam, diye. Bir kaç tanesinde karar kilmak zorunda kaldim. Gönül isterdi ki hepsini koyayim sayfaya ama 400 e yakin fotograf da az degil hani:-)

Gezimizle ilgili anilara öncelikle cografya ile basliyim:-) Asagida görüldügü üzere Kanarya adalari Ispanya'ya ait olmasina ragmen taaa Fas'in oralarda. Ortalarda yuvarlak olan ada bizim gittigimiz ada.


Adaya daha da yaklasirsak Havalimani'nin Las Palmas'ta olmadigini da görürsünüz. Niye her yerde Havalimani'nin Las Palmas'ta oldugu yaziyor onu da anlamis degilim. Biz adanin en uç kisminda, güneyindeydik, Maspalomas yazan yerde.


Biraz daha yaklasalim bakalim Maspalomas'a. Biz önerildigi gibi bu uç kismin solunda, yani "Meloneras" yazan yere gittik. Neden o tarafa gittik: Gün batimi daha güzel görünüyormus o taraftan;-) Ayni zamanda otelin bulundugu bölge, sessiz sakin bir yermis, onu da görmüs olduk. Eglence mekanlari az ötedeydi, Playa del Ingles'de mesela. O görülen sari kisim da Maspalomas'in meshur kumullari El Oasis yazan yer.

Bu da otelimizin giris bölümü. Dogrusunu söylemek gerekirse çok ihtisamliydi. Geceleri de görüldügü gibi böyle isiklandirmali filan çok hos görünüyordu. Bu kocaman otel girisi (evet dogru bildiniz) kiliseyi animsatiyor. Otelin mimarisiyle ilgili ögrendiklerimi söyle özetliyim: Bu oteli yaptiran bey, Gran Canaria'nin Agüimes köyündenmis ve köyündeki kilisenin aynisini otel girisi olarak yaptirmis, orjinali burda. Otel'e ait diger yapilar için ise, köydeki evlerden esinlenmis. Bu yüzden otelimiz daha çok bir tatil köyü sayilirdi.
Otelin terasindan okyanusa bakis. Otel denize sifir degildi onu da ekliyim hemen.

Otelle denizin arasinda iste bu kordon vardi. Bunu düsünen süper düsünmüs vallahi. Aksam yemeklerinden sonra kordon boyu yürüyüs yap, fistik gibi.
Burada da otel "evlerinden" bir kaçini görebilirsiniz. (Bu Cuma aksamki gün batimiydi, orada görebildigim en güzel gün batimiydi da diyebilirim)
Burasi ise, kordon boyu kuzeye dogru yürüyünce karsimiza cikan deniz manzarali alisveris merkezi.

Sali günü (14 Ekim 08) FTI'nin düzenlemis oldugu bir tura katildik. O kadar cok tur vardi ki, gönül hepsine gitmek istedi, fakat hem zaman darligindan, hem fiyatlardan dolayi sadece 1 tura katilmakta karar kildik. En azindan Gran Canaria'nin dogasi ve manzarasinin güzel oldugu yerleri görelim dedik. Katildigimiz turda otobüsle gezdik. Rehberimiz süperdi, bir çok sey hakkinda bilgilendirdi bizi. Aklimda kalanlar ise 10 da 1'i falandir heralde, cok konustu cokkk!:-)
Ilk duragimiz Gran Canaria'nin üçüncü büyük sehri Arucas'ti. Öncelikle 20. yüzyil da yapilan (bazi nedenlerden dolayi ancak 81 yilda tamamlanmis) bu büyük katedrali gezdik. Bildigimiz kilise iste. Içinde her kilisede oldugu gibi heykeller çiçekler filan.
Arucas'in en hosuma giden kismi ise, sokaklari ve rengarenk evleri oldu. Arucas sehrinin en büyük gelir kaynagi ise "Arehucas" Rom yani içki fabrikasi. Orayi da gezdik, gördügümüz sadece igrenc kokulu içki fiçilarinin bulundugu depo'ydu. Baska da birsey degil yani.




Daha sonra yine Arucas'ta bulunan Jardin de la Marquesa isimli botanik bahçeyi dolastik. Bin bir çesit bitki vardi. Tabi Gran Canaria'nin gelir kaynaklarindan sayilan muz agaçlari da yok degildi hani.

Bir sürü kaktüs, bu gördügünüz tam bir sirik kaktüs tü, boyu 3 veya 4 metre falandi heralde.

Su Mickey Mouse kulakli kaktüslerden adanin her yerinde vardi, hatta metre karelerce...
Bu da agaç görünümü alan kaktüslerden bir tanesi. Süpermarketlerde bile böyle kutularin içinde kaktüscükler satiliyordu. Burada da var nasilsa diye almadim.

Bahçede tavus kuslari da vardi, hem de bir sürü. Ve bitane de çilli horoz görmüstük, onun resmini niye çekmemisim ki...

Bu agaç gibi görünen bitkinin ismi (türkçesini bilmedigimden tabir-i caizse) Ejder agaci. Bunun hikayesi ise söyle: Bu bitkinin (agaç degil cünkü kesildigi vakit agaclardaki gibi yillari belirten halkalari yokmus) yapraklari ince uzun ve döküldügünde yapragin uç kismi kirmizi renge dönüsüyormus. Mitoloji'ye göre zamanida ölen ejderhalarin ruhlari bu agaçlarda toplanmis ve o kirmizilik ise onlarin kanini temsil ediyormus. Bu yapraklardan cikan kirmizi renk ile öncedeleri boya elde ediliyormus. Bitkinin kaç yasinda oldugu ise, her yil yeni çikan bir dal ile hesap ediliyormus. Bu bitki sanirsam 300 veya 400 yasinda.

Ve gelelim benim en çok begendigim, ahsap balkonlariyla bana Türkiyedeymisim hissi veren evleriyle ünlü Teror sehrine. Teror isminin ise suyla ilgili birsey oldugunu animsiyorum sadece. Burada evlerin, yani yollarin altindan geçen su kanallari varmis ve genelde kapali veya yagmurlu oluyormus. Fakat Teror bize en güzel yüzünü gösterdi o gün. Turumuza daha sonra daglara tepelere çikarak, arada molalar vererek devam ettik, kalan fotograflari da en kisa zamanda koyucam sayfaya. Söylemeden geçemeyecegim noktalardan biri ise, Gran Canaria'ya gidip Kuzeyini gezmeden dönmeyin. Cünkü Güney ve Güney dogu kisminda hiç bir sey yok, kup kuru, tas yigini. Asil güzellikler Kuzeyden itibaren baslayip adanin göbegine dogru ilerliyor.









Ve son olarak Cuma günü (17 Ekim 08) gitmek istiyorum diye tutturdugum, kücük Venedik olarak adlandirilan yere, yani Puerto de Mogan'a gittik. Giderken arabayla 15 dakika anca sürecek olan yere, otobüsle iki saatte anca varabildik. Yollar dag yolu, slalom seklinde. Bunalti gelmisti vallahi ve otobüste geçen zamana acimistim. Taksiyle gitmesine gidilirdi de gidis gelis 60 EUR insaf yani. Otobüsle güzel güzel 10 Euro'ya gittik geldik. Ha görülmeye deger bir yer mi, bence evet. Sipsirin bir limani var, Venedig'i görmedigim için Miniatür Venedik denilebilir mi bilemiyorum. Ama bence Venedikten cok Bodrum gibi yahu.
Uzaktan Puerto de Mogan
Biraz daha uzaktan Puerto de Mogan

Maspalomas'in meshur fener kulesi de bu iste Faro de Maspalomas. Ben pek bir özellik bulamadim bu kulede ama en yakindan görme firsati buldugum ilk fener kulesi galiba.
Ve ve veee... Kisa Puerto de Mogan gezimizden sonra solugu Maspalomas'in mini çölünde, Dunas de Maspalomas'ta aldik. Vallahi kendimiz kasindik. Bu mini dedigim, bir ucundan digeri görünsede, bu kumullar git git bitmiyor kardesim. Ani karar verdigimiz icin zavalli spor ayakkabilarimizla geçtik kumullardan. Birimiz Leyla digerimiz Mecnun olduk:-) valla pek caktirmamaya calistim ama ben öldüm bittim geberdim neredeyse. Ayakkabinin icine ha bire kum doluyor, ayakkabiyi cikarsan ayaklarin yaniyor... kendi kendimize eziyet ettik ama çooook eglendik. Yani her zaman nerde çöl göreceksin ki? Ama bu kumullardan gectikten sonra Allah Sahara çölüne düsürmesin kimseyi dedik:-)



9 Ekim 2008

Gran Canaria


Bu ismi çocuk yillarimda hep sinif arkadasimdan duyardim. Her yil "sonbahar tatilinde" ne yapacaksin diye sordugumda Gran Canaria'ya gidicez derdi. O döndükten sonra bende fotograflara bayila bayila bakardim. Yolladigi kartpostallar ise beni benden alirdi.

Esimle bu yil nereye gitsek, ne yapsak derken bir kaç hafta önce Gran Canaria'ya gitmeye karar verdik. Daha uzak bir yere gitmemiz mümkün degildi bir haftalik tatil içerisinde. Burada havalar sogumaya baslamisken, havalarin sicak oldugu bir yer olsun istedik.

Hayat sürprizlerle dolu oldugundan ve zamaninda (bundan iki sene önce) bir sürprizini de bize yaptigindan beri tatil öncesi fazla heyecan yasayamiyorum. Hiç birsey için çok sevinmemeyi ögretti bana hayat. Iyi etti aslinda. Sonrasinda hayal kirikligina ugramak daha kötü oluyor.

Simdi bu düsünceleri bir kenara atip sag salim tatilimizi yapip gelelim de baska birsey istemiyorum. Bu Cumartesi sabah saat 6 da Basel'den kalkacak uçagimiz, henüz bir hazirlik yapmadim ve yarin 4'e kadar çalisicam. Hadi bakalim hayirlisi. Fazla telasa gerek yok. Tatile gidiyoruz canim. relax... relax....!


Ilk defa bugün biraz arastirma yaptim bu ada hakkinda. Oradaki günlerimizi en güzel sekilde nasil degerendirebiliriz diye. Görülmesi gereken bir kaç yer varmis. Ben en ilgimi çekenleri çikarip bir kenara yazayim dedim. Bazilari otelimize yakin olan yerler. Zaten ada o kadar da büyük degil:-)
Bakalim bunlardan kaçini tatilimize sigdirabilecegiz. Dilegim ise güzel fotograflar çekebilmek.

Bunlar Google'den bulduklarim:

7 Ekim 2008

Hamileyken de stiliniz olsun

Uzun zamandir bu cici kiyafetleri paylasmak istiyordum. Artik o tipik uzun, askili, bol hamile kiyafetleri yok. Illaki göbegi gizlemenin de bir alemi yok, madem yolda bir bebis var birakin herkes görsün dimi:-)
Kiyafetlerin tümü sürekli olarak takip ettigim Shape dergisinden. Ilk defa hamile ve çocuklu bayanlara yer ayirdiklarini gördüm. Iyi etmisler aslinda. Ben bu kiyafetlerin kombinasyonlarina, renklerine bayildim! çogu Esprit'ten. Benim kesinlikle marka takintim yoktur, böyle resimleri daha çok esinlenmek için koyuyorum. Fikir edinmek açisindan.

özellikle not etmeden geçemeyecegim: hamile degilim:-)







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...