30 Aralık 2009

grip yapisti yakama

Cumartesi günü grip nedir bilmem dedim, ertesi gün yataklara düstüm... iyi mi? Pazar gününden beri yorgan dösek yatiyorum... Doktorum grip olmussun dedi. Bir terliyorum bir üsüyorum... öksürük bir taraftan, bas agrisi bir taraftan. Sanirim Sevgiliye de bulasmak üzere, hatta bulasti. Neyse.

Tüm dostlara saglik ve sevgi dolu yeni yillar dilerim!!!

22 Aralık 2009

İsviçre'nin başkentinden ışıl ışıl kareler

İsviçre'nin başkenti Zürih sanır bir çoğu. Türkiye'nin başkentini İstanbul sandıkları gibi... Halbuki Bern'dir bu memleketin başkenti. Güzeldir de. Ben severim Bern'i. Peki Bern'in nesi meşhurdur? Ayısı... Evet evet, ayılar meşhurdur burada. Ben daha sokakta gezinenini görmedim tabi. Yok öyle birşey. Zaten olanları da kış uykusuna yatmıştır çoktan. Ben de vitrindeki ayıyla poz vermekle yetindim. Bir de şehrin ortasında antik bir saat var (2. fotoğraf) o da meşhur. Günün belli saatlerinde kuklalar falan dönüyor... neyse şimdi anlatamadım... Belki başka bir gün daha iyi anlatırım.
Öylesine çıktık gittik biz Bern'e. Ben kestane aldım. Bayılırım kestaneye. Bi kendi ağzıma attım, bi Sevgilinin... Soğuktan donduk. Sonra kar yağışı başladı zaten. Baktık kestaneler ısıtmıyor, girdik bir yere, sıcacık çayımızı kahvemizi içtik, ısındık ve sonra evin yolunu tuttuk=)









Bu kadar!

21 Aralık 2009

Saw VI izlenir mi?

İzlenmez... Son bir deneme idi benim için, yok anacım yok... izleyemedim, filmin yarısı kapalı gözlerle geçti. Ben kan görmeye dayanamıyorum, fenalaşıyorum onu anladım. Aslında anlayalı çok oldu da, işte, hatır gönül falan dedim, diğerlerini izledik nasıl olsa, idare ettik bir şekilde, hadi bunu da izleyeyim dedim ve pişman oldum. Filmin başında salon'u terkedecektim Sevgili mani olmasaydı. Filmin sonunda ise bende baş ağrısı ve Sevgiliye bir düzine fırça: sen beni hep iğrenç filmlere getiriyorsun, biz hiç mi şöyle güzel bir fillm izlemicez sinemada... diye bik bik bik öttüm.
Zaten Sevgiliyle güzel bir filme gidecek olsaydık, sinemada ilk izlediğimiz film The Exorcist olmazdı bir kere.
Böyle de romantik bir aileyiz =)
Saw 7 mi?
Bu yazıyı hatırlamazsam gidebilirim de...

15 Aralık 2009

...

Kara kış iyice yüzünü gösterdi.

üşüyorum üşüyorum üşüyorum, oysa ben üşümekten nefret ederim.

Bu aralar yazıyorum beğenmiyorum, okuyorum beğenmiyorum, izliyorum beğenmiyorum, pişiriyorum beğenmiyorum yaptığım hiç birşeyi beğenmiyorum.

Sabahın kör karanlığında sıcacık yatağımdan kalkmayı da beğenmiyorum.

Yolların buz tutmasını da beğenmiyorum.

Keşke kış boyunca tatil olsa,

şöyle 2 ay falan,

Belki o zaman beğenirdim her şeyi.

14 Aralık 2009

hacılarımız döndü

"Kötü söz söylemeden ve büyük günah işlemeden hacceden kimse, annesinden doğduğu günkü gibi günahsız olarak evine döner"


Dün akşam hacılarımızı karşıladık. Karşılama da uğurladığımız günkü kadar kalabalıktı. Sağ salim gittiler geldiler çok şükür. Bir heyecan, bir duygu seli sormayın gitsin...

9 Aralık 2009

tesekkür ederimmm!!


kahve, çikolata, lipstick, bileklik ve çok güzel bir eşarp
çok mutlu oldum!
çok!

gül çiçek kelebek






Yaptığım resimlere şöyle bir bakıyorum,
Kışın ortasında renk cümbüşüne dalıyorum,
Renk renk çiçek, kelebek...
Sanırım kendimi iyi hissettiğim günlerdeyim.
Aman nazar değmesin ruhuma!!!
Not: Bunlar kart oldu, henüz elimdekiler bunlar, çoğaltılıp çoğaltılıp eşe dosta yollanacak, ollley!!
:)
(ama yılbaşı kartı olarak değil, öylesine)

6 Aralık 2009

capon balığı dedikleri bu heralde




Doğum günümde Asya yemekleriyle tanıştığım akşam bu balıklarla da tanıştım. Ürktüm biraz. Baksanıza bir tanesi yiyecek gibi bakıyor bana :)
Evet sanırım buldum, bunların adı koi balığı.

5 Aralık 2009

ilk yağlı boya çalışmam




Son olmaz işşallah!!! Bir günün sonunda elde ettiğim çalışma. Çok zevkli bir o kadar da sabır gerektiren birşey. Bu henüz bitmedi. Ne zaman bitiririm bilmiyorum. Boyarken öyle keyif aldım ki anlatamam. Resmen terapi gibi geldi. Bir an her şeyi unutup tüm dünyam bu resim oldu. İlk yağlı boya resimim.
Hani yağlı boya / sulu boya workshop'una gideceğimi anlatmıştım. Oradaki bayan sadece akrilik boyalardan bahsediyordu. Yağlı boyayı sordum. Bana sen yağlı boya mı yapmak istiyorsun dedi önce. Evet dedim, nasıl birşey olduğunu öğrenmek istiyorum. Daha sonra sadece ben yağlı boyalara yöneldim. Merak ediyordum çünkü nedir nasıldır diye. Yağlı boya ile çalışmanın biraz zahmetli olduğunu anladım o günün sonunda. Ve bir çalışmanın haftalar sürebileceğini anladım. Çünkü çabuk kurumuyor, boyaların üzerinden başka boyayla geçmek istiyorsan kurumasını beklemen lazım. Yoksa boyalar birbirine karışıyor. Bu yüzden benimki bi acayip oldu. Bir günde yapmaya çalıştığmdan.
Ancak o gün tüm bunları öğrendikten sonra orta okuldaki resim öğretmenime hak verebildim (!). Niye yağlı boya yapmıyoruz diye başının etini yediğimi hatırlarım. Bana hep, kuruması çok uzun sürüyor, yer yok falan derdi, ben kızardım. Şimdi düşünüyorum da bir yığın "çocukla" bu işe gerçekten kalkışılmayacağını anladım. Çünkü fırçaların, boyaların temizliği de çok dikkat gerektiriyor. Temizliği için terebentin kullanılıyor. Ve suda yıkanmıyor yağlı boya fırçaları. Terebentin tehlikeli madde olduğu için lavabodan boşaltmak yasak, bu yüzden ayrı bir kapta biriktirilp alındığı yere geri götürülmesi lazım. Çevreye zararlı maddeler içeriyor yani bu yağlı boya işi. Bu yüzden elindeki malzemeleri şartlara uygun bir şekilde atmak gerekiyor.
Evde kendime ait ayrı bir odam olsa bazı girişimlerde bulunurdum heralde. Ama yok. Şimdilik kurslara devam ederek alabilirim hevesimi.

4 Aralık 2009

kurabiyeler cıvıllandı


Ziyarete götüreceğim kurabiyeleri abartılı şekilde cicili bicili paketledim. Nasıl olmuş? Bir kurabiye için biraz abartılı sanki. Ama ben beğendim doğrusu:)






Artık bundan sonra bunu kendimde bir gelenek haline getireceğim. Cıvıl cıvıl mini paketler, hediyeler... Ne güzel ne güzel. Paketlemeyi zaten çok severim.

3 Aralık 2009

Amanın hamaratlığım tutmuş

Efendim önce her şey böyle başladı. Bizim çilli tavuğun üç yumurtası:) sıvı yağ, yoğurt, şeker... kek kurabiye malzemeleri falan yani. Bir sarı kızın sütü eksikti :))
Yeşilkivi'den bu limonlu hindistan cevizli kek tarifi alındı. Lakin bende hazır limonlu kekun olmadığı için içine bildiğimiz un, bir adet limon rendesi ve tabiki kabartma tozu koyarak yaptım. Kokusu, görünüşü fena değil tadına yarın bakacağız kısmetse.

Sonracığıma gaza geldim dedim kurabiye yapayım, onları sonrasında janjanlı bir pakete sarayım da Cumartesi akşamki ev ziyaretine götüreyim. Janjanlı paketler de sonraki postta.
Bu tarifi Portakalağacı'ından aldım. Adı da kokos kurabiyesi. Annem babam bir de paşa denediler. Beğendiler. Babam zaten ne yapsam beğenir. Canım benim:) Ben de beğendim. İlk deneme için başarılı sayılır.



madde madde yazmazsam olmuyor




  1. bugün akşam yarın akşam için kek ya da kurabiye (galiba kek) yapma teşebbüsünde bulunacak

  2. kalan ütüleri sihirli değneyiyle ortadan kaldıracak (sihirli değnekmiş, palavraya bak)


  3. bu gidişatla haftanın en iyi çorbacısı ödülünü alacak :P (ne mütevaziyim yaw)


  4. sırtındaki kaslar stres halindeyken bir geriliyor daha da geçmiyor, galiba bu yüzden doktora dolayısıyla terapiye gitmek zorunda kalacak :( (yaşlılık işte) :P


  5. Aşkısı Pazartesi ufak bir ameliyat geçireceği ve bir kaç hafta evde kalacağı ve ben yokken eve gelen gidenin olma ihtimali yüksek olduğu için şimdiden hazırlıklara başlayacak...


  6. Cumartesi günkü arkadaş ziyaretine götürmek için kurabiye yapmayı deneyecek (hurmalı kurabiye haricinde başka kurabiye tarifi bilmiyor bu hanım)


  7. hep o mu sürpriz alacak, o da sürprizler yapmaya başlayacak


  8. yorgun düşmemek için elinden geleni ardına koymacak


  9. kendini tropikal ülkelere atma hissine kapılmamak için yandaki sidebar'ı kaldıracak :)


  10. en yakın zamanda, blogunu eski yeni her türlü fotoğrafla donatacak

bu kadar :)


2 Aralık 2009

an itibariyle hava durumu:)


Tarih: 02.12.2009

Saat: 12:07
Bilgisayarımın sidebar'ından bir kesit.
moral bozuyor bazen.

Antalya'da olmak istiyoruuuuuummmm!!
:(

1 Aralık 2009

okuyorum ama...



























... hep yarım kalıyor kitaplarım:(
Gün oluyor bir kitaba başlarım büyük bir keyifle heyecanla okurum, hatta bitince de üzülürüm. Ama son zamanlarda nedense bir türlü beni etkileyen bir kitaba rastlamadım. Kafamı da veremiyorum açıkçası. Bir kaç gündür çok yorgun düştüm, ne zamanki kitap okumaya yeltensem göz kapaklarım ağırlaştı.
Safiye Sultan'a başlayalı çok oldu, sevmedim hikayeyi, sıktı bunalttı bıraktım. Sonra dedim Elif Şafak'ın Siyah Süt adlı kitabını beğenmesem de bir şans daha vereyim Aşk'ı okuyayım. O da sarmadı, fazla ilerlemeden bıraktım. Dedim hadi eskilerden bir şey olsun, hikayesi de ilginç gibi Danielle Steel'in Hayalimdeki kadın adlı kitabını okumaya başladım, onu da sevmedim, bir kenara attım.
Son olarak uzun zamandır beklettiğim yeni kitaplarımdan Uçurtma Avcısını aldım elime onu okuyorum şu an. Şimdilik iyi gidiyor hikaye. Bunu yarım bırakacağımı düşünmüyorum.
Ben normalinde bir kitabı bitirmeden, diğerine başlamam ama bir kitabı sevmediysem de zorlayarak, sırf okumuş olmak için, bitsin diye de okumanın bir faydası yok kenara bırakır yenisine başlarım. Belki sonu güzeldir diye okumaya devam ettiğim zamanlar da oluyor ama yukarıdakilerde şimdilik öyle bir durum söz konusu olmadı.
Okuyacak çok kitabım var nasılsa. Arada hoşuma giden, beni sürükleyen birşeyler çıkar elbet.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...