Pazartesi günleri daha da bir yorgun oluyorum, bu yüzden akşamları çok sevdiğim Zumba'dan feda edip, el işlerine yöneliyorum. (Zumbaya gitsem daha iyi, bi saat git gel, el işi olunca gece 1'lere kadar uğraştım) :))
Boyaları koyduğum yerden çıkartmak zor gelince, bu sefer siparişini verdiğim kumaşların başına geçtim. Bizim aileyi minik bir mucize daha şereflendirecek Allah'ın izniyle, bir kez daha teyzişko oluyorum ben :) yaramaz cimcimeye hazırlık yapıyorum harıl harıl.
Yıllardır dikişle uğraşmamıştım. Okulda en sevdmediğim ders el işi dersiydi. Dikiş nakış, örgü sıkardı beni, en sona ben kalırdım hep. O kadar nefret etmeme rağmen, dersleri iyi dinlemişim, baya birşeyler kalmış aklımda.
Önce ölç, biç, kes... hmnm sonra ne geliyordu...? iğnele, çiz, teğelle, dik??
İlk olarak birlikte kullanacağım kumaşları yıkadım, birbirini boyarlar mı diye bakmak için. Sonuç gayet iyiydi. Sonra bir güzel ütüledim (ki bu dikmeden önce işimi kolaylaştırdı, zaten ütü masasında iğneledim, teğelledim kumaşı)
Bebek için kullanılacağından her beğendiğim kumaşı seçemedim, % de 100 pamuklu ve 60 derecede yıkanılabilir olmasına dikkat ettim.
Bebek için kullanılacağından her beğendiğim kumaşı seçemedim, % de 100 pamuklu ve 60 derecede yıkanılabilir olmasına dikkat ettim.
Valla aklımda böyle bunlar kalmış, uğraştım kendi çapımda. Kolay olmadı, kumaşı 3 kere teğelledim söktüm, ilkinde kumaşın birini ters birini düz koymuşum - yamuk kesmişim. Gece gece dikiş makinesiyle apartmanı salladım :))
Sonuç için biraz bekleticem. Benim meraklı kardeşim ağzımdan laf alamayınca buralara bakar şimdi, sürprizi kaçar :) gerçi kaçacağı kadar kaçtı sanki... Neyse.