Pek bişey yapmıyorum açıkçası bu aralar. Bir dizi bulaştı kanıma virüs gibi, varsa yoksa onu izliyorum. Her bölümünü tekrar tekrar izliyorum bir de, o derece bulaştı. Zamanımı boşa geçiriyormuşum gibi hissetsem de ara ara, biraz gülmek iyi geliyor. Gerçi dizi karakterleri rüyalarıma girmeye başladı, durumum vahim =)
Ayda bir kere de olsa hamaratlığım tutar benim. Gerçi buna pek hamaratlık da denmez, böyle eşyaları düzenleme aktivitesi denilebilir. Haliyle iş günleri evde bir çok şey hızlı hızlı yapıldığından eşyalar gelişi güzel bir yerlere dağılıyor. Mesela dün akşam mutfağı düzenledim yeniden. Baştan aşağı değil tabi. Sadece ortalıkta duran şeyleri topladım, fazlalıkları ayırdım, bazılarını çöpe attım. Mesela mutfaktaki masa örtüsü müthiş eskimiş, gene 5 şene dayanmış yani, onu değiştirdim, sırf masa örtüsünü yenilemek bile mutfağın havasını değiştirdi.
Her zaman söylüyorum, ben nesne kalabalığından, fazla eşyadan hiç hoşlanmıyorum, hoşlanmadığım halde, bir sürü dağıttığım halde, dolaplar, kilerler hala dolu, hala dolu. Kutu gibi evin her bir köşesi dolu. Nedir bizdeki bu eşya düşkünlüğü anlamadım gitti. Bedava sirke baldan tatlıdır diyorlar ya, ondan heralde. Aşkımın iş yerinde pazarlama bölümünde bir sürü ürün oluyor. Onlar test ediliyor, iyiyse satışa sunuluyor. O incelenen ürünler sonra işçilere dağıtılıyor (bu yüzden bedava sirke diyorum), kullanılmamış yeni yani, inceleniyorlar sadece. Kıyafetler, mutfak eşyaları aklıma ilk gelenler. Hediye etmek için iyi oluyor aslında. Ama bazı şeyleri de görmemiş gibi hemen kullanmaya başlıyorum, sonra gereksiz / kullanışsız olduğunu anlayıp bir kenara atıyorum. Bu sefer hediye de edemiyorum tabi, öylesine dolap işgal ediyorlar. Hani şöyle sokaklarda eskici dolaşsa benim kapımın önünden gitmez heralde. Bir de Sevgilim bazı eşyaları sevinçle eve getirir, bak bunlar çok kaliteli, çok güzel falan diye (süsüne de aldanır bazı şeylerin, mutfakta tabi genelde ben vakit geçirdiğim için kullanışlı olmasına dikkat ediyorum öncelikle), bana göre ne kadar kalite olursa olsun gereksizdir mesela, lazım değildir, bu yüzden hediye etmeye kalksam birine, onun getirdiği şeyleri beğenmiyorum diye kızıyor bu sefer. =)
Her şeyi herkese de hediye edemiyorum, kendi beğenmediğim şeyi asla birine hediye edemem. Kullanışlı olduğundan, kullanabileceğinden emin olmam lazım. Bu yüzden bana gelen hediyeleri hediye edemiyorum başkalarına. Burada bildiğim hayır kurumu da yok, eskiciler de bi alem, illa "antika" olması lazım alacakları şeylerin. Antika bulsam ben vermem zaten saf mıyım =P
Neyse işte, biz niye az şeyle yetinemiyoruz ben ona şaşırıyorum. Neden böyle olduk? Neden en az 5 çeşit tava, 10 çeşit bardak takımı (!), 2 veya 3 çeşit yemek servisi, 5 çeşit çatal bıçak takımı, 10 çeşit nevresim takımı, 10 çeşit temizlik ilacı (indirime girdikçe biri bitmeden öteki alınan) say say bitmez - olmak zorunda? Neden? Her zaman lazım olan şeyler neyse, temizlik ilaçları gibi ama orada da abartıp gereksiz şeyler alıyoruz, mikrodalga fırın için ayrı, ocak için ayrı, bulaşık için ayrı, kahve makinası için ayrı, fırın için ayrı, bulaşık makinesi için, fayanslar için, camlar için, şu bu derken indirimde veya ucuz diye almadığımız şey yok. Evi geniş olanlar alıp stoklayabilir. Veya temizlik hastası olanlar.
Ha bende bir de eskici ruhu var, anneanneme mi çektim kime çektim ne ben? Eskileri de kolay kolay atamıyorum. Hani atsan atılmaz, satsan satılmaz, versen verilmez, belki bir gün lazım olur düşüncesi yok mu? İşte hep bu yüzden birikiyor her şey. Yük sorunu olmasa Türkiyeye götürürüm bir çok şeyi. Elimden geldiği kadarını götürüyorum da. Her şey de gitmez ki. Bazı şeyleri cami yararına yapılan kermeslerde satmayı denedim hem de en düşük fiyata, o kadar kalabalığa rağmen bir şey alan olmadı, demekki lazım değil insanlara, bedava olsa yine almayacaklar.
Yanlış anlaşılsın istemem, ben müsrüf bir insan değilimdir, sürekli eşya alma hastalığım yoktur (genelde hediye geliyor bana da), bir şeyim gerçekten eskimeden, yıpranmadan, sırf değişiklik olsun, yenisi güzeli çıkmış diye değiştirmem, huyum değil. Aşırı pahalı şeyler de almamaya çalışırım hep, bu da cimriliğimden değil, sadece müsrüflük olmasın diye, tabi ne olduğuna da bağlı sonuçta, ama birşey alacağımız zaman enine boyuna düşünürüz hep. Zaten çoğumuz tüketici canavarı olduk çıktık. Almadan önce tekrar düşünmeli, çöpe atmadan önce de düşünmeli. Elimizden geldiği kadar ihtiyacı olanlara dağıtmalıyız diye düşünüyorum, alırken vaktimiz oluyor da dağıtırken neden olmasın ki?
İşte böyle, hiç bişey yapmazken bu kadar şey düşünmüş, yazmışım. Şimdi en iyisi hayır kurumları araştırmalarıma devam edeyim, belki bulurum bir şeyler.