19 Mayıs 2010

bugün yine birşeyi hatırladım...

Bugün sabah aldığım 1 değil hatta 2 üzücü haber sonrası Doğan Cüceloğlu' nun eğitimdeki katılımcılarla aralarındaki konuşmayı bir yerlerde okuduğumu hatırladım ve bunu da kayıtlarım altına alıp paylaşmak istiyorum:

Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Katılımcılardan Biri: Allah'a şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.
C.: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz? Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar:
K: Ölüm.
C.: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği kaçınılmaz olan tek şeydir. Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, ama bundan sonra gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir. Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu göstermez mi? Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır.
Şu şekilde devam ederim: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
K: Hayır
C.: Şu saniye içinde olma olasılığı var mı?
K: Var.
C.: Yarın?
K: Evet.
C.: 30 yıl sonra?
K: Olabilir.
C.: Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini biliyormusunuz? Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle hiç bakmamışlardır. Sözümü sürdürürüm:
C.: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?
K: Yoktur hocam.
C.: Peki nereden biliyoruz, az sonra telefonumuzun çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize söylenmeyeceğini? Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar.
K: Hocam konuyu değiştirsek?
C.: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o zamanı aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farklı şeyler mi yapardınız?
K: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.
C.: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı? Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder miydiniz? Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona yüreğinizin taa derininden gelen bir "seni gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
Burada bazı katılımcıların ağladığı olur. Belli ki dün akşam yaptıklarından bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir.
C.: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde "şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim?" diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?

Benim düşüncem:

Kaçınılmaz bir gerçek var bu hayatta, bunu hepimiz biliyoruz. Bu gerçek hiç beklenmedik bir anda tokat gibi yapışabilir yüzümüze.
Peki bu gerçekle ne zaman karşılaşacağımızı bilmediğimiz sürece, sevdiklerimizi üzmeye hakkımız var mı acaba? Anlamsız bir kırgınlık sonrası, söylenen son sözlerden sonra tekrar karşılaşamayacak veya barışamayacak olmayı hangi vicdan kaldırabilir ki... ?

4 yorum:

Bucanni dedi ki...

Çok güzel bir yazı canım. Arada bunları düşünmek, hatırlamak ve kendimize çeki düzen vermek lazım.

Burcu Çalışkan dedi ki...

yazı ve son cümlelerin tüylerimi diken diken etti canım

L@L dedi ki...

Canım harika bir yazı gerçekten, başucunda bulundurup sık sık okumalı.
Öpücükler en kocamanından!

çilekli süt dedi ki...

Zeynebim öncelikle yazıyı paylaştığın için teşekkür ediyorum blmeden doğru bir iş yaptığım için mutluyum ve gururluyum :) Her zaman olmasa da bazen durup soluklandığımda kendi kendime düşünürüm: "yarın seninle olmayabilir".. ve akabinde sevdiğim insanlara daha iyi davrandığımı, ikramda bulunduğumu görmüşümdür. arada bir pause düğmesine basmak lazım yawf çok hızlı yaşamak yaramıyor bizlere :))

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...