19 Kasım 2009

Perdeci arıyorum

Perde arıyorum, perdeci arıyorum ama nasıl birşey istediğimi bilmiyorum. Bunları da araştırırken gördüm, hoşuma gitti, belki fikir olur diye buraya ekliyorum. Ama istediğim bunlardan değil. Şu anki perdelerim istediğim gibi değiller, alırken de aceleye gelmişti, beğenmeden almıştım ama seçme şansım da yoktu malesef.

Bir perdeden beklentilerim:

  • sade ama şık
  • modern
  • ekonomik (en önemli unsur bu, şu memlekette var mı böyle bir şey merak ediyorum)
  • evin içini karartmayacak ama akşamları da içeriyi ayna gibi göstermeyecek (işte en zorlandığım konu bu, çelişkili bir durum)
  • söküp, takması, yıkaması zahmetsiz

Acaba fonlara bu aşağıdakilerden (halının rengine uygun) pencerelerin olduğu kısımlara da şu ipli perdeler var ya hani onlardan mı diktirsem? Sabaha benim fikrim değişir ya neyse.



"En"lerin mimi...

Mimlenince kendimi birden baskı altında hissediyorum, sevmiyorum mimleri sanki diyorum ama itiraf etmeliyim ki, mimleri büyük bir keyifle cevaplıyorum:) yani gizliden gizliye seviyorum ben bu mimleri.
Sevgili GeCe'ye teşekkürler!
En son hangi ülke gündemiyle canını çok sıktın?
Ülke gündemi diyecek olursak İsviçre'deki MİNARE İNİSİYATİFİ ile ilgili olan seçimler, bu inisiyatif isviçrede yeni minare yapımına ülke geneli olarak ya hepten yasak konulacak, ya da ortam ve şartlara uygun olduğu sürece yine ülke geneli olarak izin verilecek. Merakla 29 Kasım'ı bekliyoruz. Dünya gündemi denince tabiki domuz gribi. öff artık yeter dedirtti.
En son hangi şarkıdan nefret ettin?
Zor soru, ama sanırım şu her yerde çalan kolbastı müziği mi, şarkısı mı desem...
En son hangi fast food ürününden tiksindin?
Seon'da yediğimiz döner kebap, neyse detaya girmeyelim...
En son hangi sakatatı yedin?
Tavuk
En son hangi yerli şarkıyı beğendin?
Babutsa'nın kıpır kıpır "yanayım" şarkısı evlere şenlik, çok beğendim valla.
En son hangi yabancı sözlü şarkıyı beğendin?
Hmm, korkarım Lady Gaga'nın "Paparazzi" şarkısını beğendim, kendisini her ne kadar beğenmesemde.
En son hangi yerli filmi beğendin?
Nefes: Vatan sağolsun / ve dün yine gördüm eklemeden edemeyeceğim Devrim arabaları'nı da çok beğendim.
En son hangi yabancı filmi beğendin?
En son? hangi yabancı filme gittim ki ben? Buz devri dışında? Blogumdan kopya çekerek bir farklılık olsun diyerek "Iron Man" i beğendiğimi söyleyebilirim.
En son hangi kitabı okudun?
Osman Aysu'nun "Miras" adlı kitabı, keşke daha çok beğendiğim başka bir kitabı okumuş olsaydım.
En son hangi bilgisayar oyununu oynadın?
Bilgisayar? Oyun? aman aman benden uzak dursun, sevmem ben öyle şeyleri...
En son hangi mizah dergisini okudun?
Mizah dergisi okumuyorum ki ben? Hatta son zamanlarda dergi bile okumuyorum :(
En son neyden korktun?
Aklımı yitirmekten, gerçekten! Unutkanlık üst düzeyde şu aralar!
En son kime veya neye küfrettin?
Heralde ya patronuma ya da iş yerindeki gubidik insanlara küfretmişimdir. Gerçi ben pek küfretmem ama. En fazla "geri zekâlı" demişimdir heralde. Ayrıca bu kelimenin telaffuzu için özellikle çalışıyorum. Şu yumuşak â'lar yok mu? vallahi söylemesi çok zor, günde 10 kere "bekâr" demişliğim vardır, neyse bu ayrı bir konu.
En son neyden kaçtın (opsiyonel: koşarak ta olabilir)
Sevdiğim 2 insandan kaçtım, beni üzdükleri için... :(
En sevdiğin 5 film?
Alyazmalım başta olmak üzere bilumum eski yeşilçam klasikleri... Pursuit of Happiness, North & South, Finding Neverland... ya çok fazla ya, liste uzar da uzar, bunların arasında vardır kesin bir kaç tane daha.
En sevdiğin 5 şarkı?
Gloria Estefan'ın "hoy" adlı eseri beni alır alır başka diyarlara götürür. Kevin Lyttle'in "Turn me on" aradan yıllar geçmesine rağmen severim. Tarkan'ın "Asla"sı, Rafet'in "Seni Seviyorum" Sezen'den de sevdiğim bir sürü şarkı var (Sen ağlama, Firuze, Git, Sarı odalar...) biter mi ya, nerdeyse hepsini seviyorum.
öğleden sonra düşülen not:
Bir de "I don't wanna know" vardı ama Mario Winans'ın yorumuyla! Bütün gün bunu düşündüm ya, şimdi aklıma geldi.
En sevdiğin 5 yemek?
Mantı, içli köfte, mercimek köftesi, çiğ köfte (ne çok köfte çeşiti seviyormuşum, normal köfteyi de hiç sevmem) vee patatesin her türlüsünü (ezmesi, salatası, cipsi, kızarmışı) ve sebzeler.
En sevdiğin 5 isim?
Zeynep :) Begüm, Batuhan, Sevde, Kubilay
En sevdiğin 5 oyun?
Ben oyun oynamayı pek sevmiyorum ama arada "sessiz sinema" oynuyorduk çok komik oluyordu ya, tabu buna alternatif olabilir... başka yok, hep yenildiğim için sevmiyorum oyunları:)
En büyük korkun nedir?
Tabiki sevdiğim insanların başına kötü birşey gelmesi.
En nefret ettiğin 5 klişe nedir?
Ne gibi klişe pek anlayamadım ama mesela hayatın içinden diyecek olursak: 1 - kızların cümbür cemaat tuvalate gitmelerine, 2 - bir yere giderken yine bayanların birbirlerine sorduğu "sen ne giyeceksin" sorularına, 3 - erkeklerin maç izlerken küfretmesine, çabuk gaza gelmesine, 4 - evlendikten kısa bir süre sonra çocuk yapmalı mantığına, 5 - ehliyeti yeni almış ergenlerin arabalarında (bu genelde babalarının arabası olur bir de utanmadan hava atarlar) son ses müzik dinlemelerine (ha ben yapmadım mı? ben de yaptım malesef:)) uyuz oluyorum.
Bu mim gerçekten çok uzunmuş ya, bol vakti olan, mim cevaplamayı seven, uzun zamandır blog yazmıyorum, bahanem olsun yazmak için diyen herkes cevaplasın. Ama gerçekten cevaplasın, cevaplayanları da görmek istiyorum:)
SEVGİLER

18 Kasım 2009

kıyafet kombinleme & gardrop düzenleme 1

Öncelikle şunu belirteyim. Ben ne bir stilist, ne de bir modacıyım. Herkesin kendine yakışanı giymesi gerektiğini savunanlardanım. Buraya sadece katıldığım workshop'tan öğrendiklerimi, görüşlerimi paylaşmak istedim bu kadar:)
Sırf değişiklik olsun diye, aynı zamanda merakıma da yenik düşerek kıyafet kombinleme & gardrop düzenleme ile ilgili bir workshop'a katılacağımdan bahsetmiştim. Workshop'un tanıtımında en vurucu cümle şuydu "gardrop'unuz dolu fakat hâlâ giyecek birşeyiniz mi yok?" gibicesinden birşeyler yazıyordu. Siz olsanız merak etmez miydiniz Allah aşkına?:)
Dedim aha tam bana göre, çünkü bazen sabahları otururup elbise dolabın karşısına ne giysem diye bön bön bakarım dakikalarca. Bu durumdan kurtulmak için belki işe yarar diye geçen Cuma gittim.
Yağlı boya workshop'u çok daha eğlenceli geçmişti benim için. Bu kıyafet kombinleme ile ilgili olan tam bir hayal kırıklığıydı. Bende ayrıca merak uyandıran gardrop düzenleme kısmıydı ama o konuya fazla girmedik.
Gardrop düzenleme dediği de şuymuş:
Gardrop'ta bulunması gereken ana renkler, giysilermiş. Yani modası geçmeyecek olan renkler her daim gardrop'ta bulundurulup, icabında trendlere göre ufak tefek aksesuarla kombinleri tamamlamak. Bu yüzden bu ana kıyafetler daha uzun süre kullanılabilmesi açısından, kalitesine önem verilebilirmişşş. Anladınız siz onu:)
Neymiş bu "klasik" renkler bir göz atalım:
Siyah, Antrasit, Lacivert (koyu mavi), koyu kahve
Bunlar gardrop oluşumunun en başında yer alması gereken temel renklermiş. Bunlar mesela palto, ceket, pantolon, etek, ayakkabı veya çantalar olabilirmiş. Bu eşyalar bu renklerde olduğu sürece giyim kuşam konusuna sağlam adımlarla başlamış oluyoruz.
Diyelim bu sene mor moda, illaki mor çizme ve çanta istiyorsunuz veya palto. Eğer fiyatı uçuksa tekrar düşünmeli. Mesela SİYAH olsa, HER ZAMAN, HER ŞEYLE kullanırsın, çok beğendiğin bir modelse, rahat ve pratikse, modası geçmeyeceği için kalitesine önem vermek mümkün.
Ama bunlar zaten bildiğimiz şeyler değil mi? Birşey alırken demez miyiz "ah bu her şeyle uyar, bunu alabilirim" ki bu % 99 siyah olur ya da "çok güzel ama her şeyle kullanamam ki bunu" demiyor muyuz? Evet diyoruz. Bu yüzden yeni bir şey öğrendiğimi söyleyemem.
Trend olan şeyleri daha çok aksesuarlarla tamamlamak mümkün. Şu an aklıma gelen örnekler:
Fular, Şal, Kolye, Yelek, Bileklik, Kemer, Çorap
Gidilecek ortama göre bu aksesuarların da şekilleri, desenleri, büyüklükleri değişiklik gösterebilir.
Şimdilik aktarabildiklerim bu kadar:)

13 Kasım 2009

Hayal kurmak güzel şey

Cuma günlerini seviyorum. Ardından Cumartesi ve Pazar gelir. Bu Pazar telefonlarımı, kapılarımı dış dünyaya kapatıp evim evim güzel evimde kafama göre takılmayı umuyorum... bir haftadır evimi ev gibi kullanamadım bile. Özledik birbirimizi!

Yine hayal kurasım geldi...

bu pembiş renkler ne güzel böyle, koltuğun şekli desen ayrı güzel, durduğum yerde çıldırmama sebep oldu:) böyle bir koltuğum olsun yatağa bile ihtiyaç duymam ben;)


Bu banyo da bonusu olsun:)


Google bey'e "modern dekorasyon" gibi birşeyler mırıldanınca bunları gözüme gözüme soktu sağolsun:)


12 Kasım 2009

ben ve kalabalık - hac yolcuları


Nerelerdeyim? yerde miyim? gökte miyim? Ben bile bilemiyorum. Zeynep kış uykusuna mı yattı deseler "ah nerde o günler" diyeceğim neredeyse. Acayip yoğunum yine. Hani bir şeylerle uğraşsam en azından elde ettiklerim gözle görülür ama nerdeee.

Kayınvaldemler bu Cuma hayırlısıyla hacca gidecekler. Bu yüzden her akşam yanlarındayız. Her gidişimizde müthiş bir kalabalıkla karşılaşıyoruz. Allah gelenden gidenden razı olsun ama kalabalığı sevmeyen bir olarak, çok sıkıcı oluyor benim için. Sevmiyorum ben bir evin içinde en az 20 kişinin olmasını. Hele iş sonrası kafa hiç götürmüyor. Ne geçilecek yer olur, ne oturulacak bir köşe. Öyle yayıla yayıla oturmaya meraklı olduğumdan değil elbet. Böyle evler dar, her yer sıkış pıkış olunca bunalıyorum.

Bir de en sinir olduğum şey bizim milletin bir şeyi abartması, mevlüt okutuldu Türkiyede hadi neyse, e isviçre'de mevlüt okutmadım diye her gelen giden ziyafet edasıyla ağırlanmaz ki. Sonuçta herkes helallik almaya geliyor, karnını doyurmaya değil. Gelen kişi de bir fincan çayla yetinmez, ben daha da kudururum o zaman. Bizde de adettendir zaten üstü kapatılmayıncaya kadar otomatiğe bağlanmış gibi çay getirilir. Yok çay daveti olsa neyse, o bambaşka birşey. Bu alt tarafı hellaleşmeye gelme. Hani ne bir ziyafet verilecek, ne de ziyaretin uzatılacak bir tarafı var. Ya da ben olayları yanlış algılıyorum. Bilemiyorum.

Çocukluğumda olsa, kalabalıklarda giderdim evin en kuytu köşesine otururdum tek başıma. Küçükken bunu çok yapardım. Henüz "çay getirip götürme gibi bir sorumluluğu olan genç kız" değilken. İşte o zamanlar ev kalabalık olunca, boş bir oda bulur gider otururdum, karanlık olması daha da hoşuma giderdi. O sessizlik kısa bir süreliğine huzur verirdi bana. Bir an bile olsa o uğultunun uzağında olmak beni rahatlatırdı. Özellikle bir bebeğin gürültüden uzak, mışıl mışıl uyuduğu odalarda oturup beklemeyi daha da çok severdim...

O değil de şu yabancı memlekette millet olarak ne kalabalağız yahu. Türkiye'de olsam bu kadar insan tanımazdım heralde. Tabiki de güzel birşey kalabalık çevreye sahip olmak, iyi gün var kötü gün var sonuçta. Benim tek sevmediğim kendi isteğimin dışındaki kalabalıklarda bulunmak. Yoksa çok severim ben bayramı, seyranı falan :)


Allah herkese hac görevini yerine getirmeyi nasip etsin!
Bu yılın hac yolcuları da selametle gider gelirler, inşallah!

Şimdiden mübarek olsun!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...