10 Ağustos 2012

tatile 1 hafta kala


başka bir şey düşünemiyorum şu an!


7 Ağustos 2012

okuyorum - katre-i matem




Son zamanlarda ciddi ciddi kitap sıkıntısı çekiyorum. Sürekli aynı tarz okumak bıkkınlık veriyor. Aldığım son kitaplar hep kısa hikayelerden oluşuyordu, sıkılıdım, bunaldım, onları rafa kaldırdım. Bir sürü okunmamış kitap öylece dururken yenilerini almayı da istemedim. Ama şu an çektiğim sıkıntılı zamanlar için kıyıda köşede sürekli değişik şeyler bulundurmam gerekiyor sanki.

Her kitap okunması gereken zamanı beklemek zorundadır bazan. Ben buna iyice inandım. Ruh halime göre okuyorum çoğunlukla. Her durumda her kitabı okuyamıyorum. Hikaye ve ruh halim arasında bir denge olması lazım. Eh bu da işimi zorlaştırıyor haliyle.

Son bitirdiğim kitap çok çok sevdiğim Ayşe Kulin'in "Hayat"ıydı. Onu da bu zamana kadar beklettim çünkü arada mola vermem gerekiyordu, üst üste aynı yazara ait veya aynı tarz kitap okuyamıyorum. Sıkılmaya başlıyorum. Şimdi "Hüzün"le devam etmeden araya yine uzun zaman beklettiğim Katre-i Matem'i sıkıştırdım. Dili bana göre biraz zor, bazı cümleleri en az 3 defa okumam gerektiği zamanlar oluyor ama hikaye ona rağmen sürükleyici. Başta biraz karışık gibi geliyor ama hemen devam edilirse hiç kopmuyorsun, sonra da bırakamıyorsun zaten.

Eğer başka işlerim beni bekliyor olmasa elimden hiç bırakmicam. Zaten bulduğum her fısatta okuyorum.

Geçenlerde okunan ve okunmayan kitapları ayırdım, okunmayanlar sanırım bir süre daha bekleyecek. Tatilde iyi bir kitap alışverişi yapmam lazım :)

Önerilere açığım! ;)




2 Ağustos 2012

yaşadığın yer


Geçenlerde ya televizyonda duydum, ya da bir yerde okudum, hiç hatırlamıyorum nereden aklımda kaldığını, (kafamın içinde yoğun trafik olduğundan, çekmecelere yerleştiremiyorum bu aralar gördüklerimi duyduklarımı) uzun lafın kısası, diyordu ki:

"İstanbul'u sevmek istiyorsan, turist gibi yaşamanın yollarını bulmalısın."

Ya da bunun gibi birşeydi işte. Hatırlayan varsa bana da hatırlatsın lütfen :) Sonra düşündüm ben bu güzel sözün üzerine, bu sadece İstanbul için geçerli olamazdı elbette, dünyanın neresinde yaşarsan yaşa, hayatın monotonlaşmışsa, her yerde sıkılırsın bence.

Bu yüzden güzellikleri, değişik şeyleri görmek için illa ülkenin / dünyanın diğer ucuna gitmek gerekmiyor. İnsana hep ulaşması zor olan yerler mi cazip gelir bilmem ki. Bazen burnumunzun ucundaki şeyleri görmezden geliyoruz, ya da "aman zaten şurası, her zaman gidilir" diyor ve hiç bir zaman gitmiyoruz :) Ben çok duydum, Denizli'de yaşayıp, Pamukkale'yi görmeyen, Antalya'da yaşayıp denize girmeyen, İsviçre'de ömrünü tüketip, bir kez olsun dağlara çıkmayan. Bu örnekler çoğaltılabilir.

Yani, bundan sonra turist gibi takılıcam, deliye her gün bayram misali, ben de her gün turist olurum ne var yani :)

Tez zamanda önce evime, sonra iş yerime en yakın müzeyi görmeye gideceğim :) Taşıması çok güç olsa da, fotoğraf makinamı da yanımdan ayırmayacağım. Her yerde Japanese'ler gibi dolaşıcam bundan böyle.

***

Resim:
Osman Hamdi Bey
"Saçlarını taratan kız"



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...