28 Temmuz 2010

bu akşam


Hâlâ iş yerindeyim inanamıyorum. Bedenim masa başında, zihnim çoktan yola çıkmış =)

Dün bavullarımızı verdik, ben kafamı da vermişim hay Allah =)

Bugün akşam kısmetse yola çıkacağız.

Daha bir sürü saat var.



Bir dünya gezip, bir dünya güzel anılarla dönmek istiyorum.

Bir dünya yoRuLaAk dinlenmek istiyorum.

Gidermek istiyorum hasretlikleri fakat biliyorum ki hiç bir zaman bitmeyecek. sağlık olsun.

Bakalım neler sığacak bu üç haftaya. dertsiz geçsin

Bir terslik olmazsa bu gece İzmir'deyiz.





26 Temmuz 2010

keşke bir 'maşallah' diyeydiniz

Vakti zamanında ne iltifatlar alırdım gözlerim için... yok mavi gözlü değilim, yeşil de değil bildiğimiz sıradan koyu kahve.
Hâlâ daha unutmam, ben belki 5 veya 6 yaşlarındayım, bir yere misafirliğe gitmişiz (eski aile dostlarımız, şimdi ayrılmışlar ne yazıkki). Orada aynı zamanda tanımadığım birileri daha vardı. Kokona bir hatun uzun tırnaklı elleriyle yanaklarımı sıkmıştı da ay ne güzelll gözlerin var seniiiin, mik mik mik diye de ötmüştü. Tabi ben anlamıyorum, göz işte, sende de var bende de, niye biri diğerinden daha güzel olsun ki? Şimdiki aklım olsa maşallah de bari derdim.
O günden sonra bir çok kişiden duydum bunu... hani erkekler hoşlandıkları her kıza söylermiş bunu, hiç inandırıcı gelmez insana. Yok, ben erkeklerden duymadım zaten hiç, hep bayanlardan, arkadaşlarımdan duyardım 'ne güzel gözlerin var' diye, işte bu yüzden kendim bile bir özellik bulamasam da inandım heralde. Bir süreliğine.

Şimdi mi..? Son bilmem kaç yıldır görme bozukluğu, iltihap, gözlük, lenstir uğraşıyoruz. Bugün sabah'ta tatile iki kala balon gibi şişti gözler yanıyor... Doktoru arasam bir türlü aramasam bir türlü... dur bakalım. Ne güzel vazgeçmiştim lazer olayından. İşin yoksa otur bir daha düşün. Allah dermansız dert vermesin.


Benden söylemesi... =)
*
**
***
****
***
**
*
HAYIRLI KANDİLLER DİLİYORUM!
RABBİM DUALARINIZI KABUL ETSİN!

25 Temmuz 2010

hazırlıklar tamam - değil

Ama az kaldı... =)


2 bavul tamamdır (benimkiler)
2 bavul henüz tamam değil (sevgilininkiler)

Acaba kim daha hevesli =P

20 Temmuz 2010

anlayamıyorum bazen


Sık sık ben mi acayibim diye düşünmeden edemiyorum... yok yok var ben de bi terslik... hayırlısı olsun bakalım. Bu soruların kafama takılmasına sebebiyet veren durumlar ya çoğalıyor, ya da ben yaşlanıyorum =)

Uzanmışım kumsala, güneş damlar içimeee moduna girmek, bir süreliğine dünyadan kopmak istiyorum........

- Kız Ayten ne güzel kilo vermişsin öyle, fıstık gibi olmuşsun valla!
- Sen de iyisin ayol, neyin varmış?
- Ay öyle deme Ayten, tartının bile pilleri zayıfladı, ben hâlâ zayıflayamadım, şu kalçalarla başım dertte

18 Temmuz 2010

nihayet okudum - Elif Safak / ASK


Bazen bazi kitaplari okumak icin dogru zamani seçmeli sanki.
Sanirim bunu en dogru zamanda okudum ve Elif Safaka saygi duydum.
Birbirine mekan olarak cok yakin ama yasanan hayat olarak cok uzak olan insanlarin iç dünyalarini mükemmel anlatmis.

Okunasi bir kitap, dahasini ögrenmeye, arastirmaya tesvik eden bir kitap. Içinde bir çok cümlenin alti çizilen bir kitap oldu benim için.

Tatile 10 gün kaldi =)

bir iki kitap daha sigdirmaliyim ;)

16 Temmuz 2010

annem tatildeyken

Komşum sayılabilecek yakınlıkta oturan annemin çiçekleri bana emanet. Bir huy edindi son zamanlarda, her gittiği yerden saksı çiçeği kökletip geliyor. Geçen sene balkonu öyle bir donatmıştı ki, çiçeklerin yanısıra saksılarda domates, biber, fesleğen, soğan yetiştirmeye başladı, asma bile vardı da İsviçrenin kara kışına kurban gitti garibim. Hep derim anneme, amazon ormanı gibi doldurdun evi diye... ne var ki ben ve kız kardeşim evden ayrıldıktan sonra iyice coştu, acaba yokluğumuzu çiçeklerle mi doldurmaya çalıştı diye düşündüm bak şimdi =) Diyorum ya hep farkındaydım ama onları sulamanın bu kadar da yorucu olabileceği aklımın ucundan bile geçmezdi. İlfahım kesildi vallahi, 34 mü 35 mi saksı vardı sanırım evde... yani ben ancak o kadarını sayabildim. Gerisini siz düşünün artık.

Annemin bu genlerinin kimden geldiği apaçık ortada... Dedemden, canım dedem bayılır bahçe işlerine, canı sıkıldıkça bir fidan diker, kurban olurum!

=)

15 Temmuz 2010

tatil öncesi hazırlık ve düşünceler

Tatil moduna iyice girmek için ya da tadını önceden çıkarmak için kendi çapımda bir sürü liste hazırlarım. O listeler her seferinde aynıdır aslında. Ama ben inatla her seferinde bir yenisini hazırlarım. Bazen o kadar detaylı oluyor ki, iş iç çamaşırlarına kadar varabiliyor =) Hani ıssız bir adaya gidiyor olsak, neyse dicem. Ama dediğim gibi, maksat tatil havasına bürünmek. Millet dönecek, biz gideceğiz (keh keh keh).

  • pasaport / kimlik / ehliyetler
  • uçak biletleri
  • otel voucherları
  • lens ve kutusu, gözlük, solüsyon, damla, antibiyotik krem vs. (bunlardan birini her seferinde kesinkes unutuyoruz).
  • fotoğraf makineleri, şarjları, hafıza kartları vs.
  • kitap listesi
  • müzik listesi (uçakta müziksiz duramam, hele yanımda bir de çirkef bir kadın oturuyorsa)
  • hediye listesi (her sene aileye yeni katılan bireyleri not etmek durumunda kalıyorum artık, aman eksik olmasın fazla olsun diye)
  • tatil öncesi alışveriş için eksik listesi. Tatilimi alışverişte eksik şeyleri aramakla ziyan etmeyi sevmiyorum. Aradığımı da bulamıyorum zaten.
  • temizlik listesi (tatil öncesi temizlik yani, maksat liste hazırlamak, yoksa temizlik aynı temizlik)
  • yolculuk duası

Gitmeleri sevdiğim kadar evime dönmeleri de seviyorum. Zamanında Fransa'da 2 haftalığına kaldığım ev o kadar pisti ki, kendi evime ayak bastığımda yerleri öpmüşlüğüm var yani o derece özlüyorum evimi. Neredeyse abartıp banyodaki fayansları yalayacaktım da kafa tasımın içinden gelen bir ses, çüş dedi, durdum. O ses anneme ait olmuşta olabilir, hatırlamıyorum.

Ne garip, bazen bıktığın yerden, her gün her şeyin hep aynı olmasından sıkılmana rağmen, özlüyorsun o aynılığı. Düzenini özlüyorsun.

Hele bi gidelim de...

13 Temmuz 2010

kırk kuraldan ikisi

Bunlardan biri

Sekizinci Kural:
Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

diğeri ise

Dokuzuncu Kural:
Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir. Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül* edebilmektir. Allah âşıkları sabrı gülbeşeker* gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.



*tahayyül etmek: hayal etmek
*gülbeşeker: Gül çiçeği ve şeker ile yapılan macun kıvamında bir reçel türü.

Evet, Elif Şafak'ın "Aşk"ını okuyorum.

12 Temmuz 2010

okudum - maraz


Aylar önce ilk üç sayfasından hoşlanmayıp bir kenara kaldırdığım kitabı geçen hafta bir solukta bitirdim. Tam doğru zamanda doğru bir kitap seçmişim okumak için. Fazla kafa yormadan, çok düşündürmeden, biraz güldüren, az hüzünlendiren bir hikayeydi benim için.

Eşinin kendisini aldattığını öğrenen Aslı, ailesinin de tuzu biberiyle hayatı bir anda tepe taklak oluyor. Benim de keşke öyle arkadaşlarım olsa diye düşündüğüm arkadaşları onu yalnız bırakmıyor, yardımcı olmaya çalışıyor fakat o yine de kendi çizdiği yolda ilerlemeyi tercih ediyor. Aslı çok ilginç bir kişilik gibi geldi bana, ama çok ta güçlü bir karaktere sahip. En çok ta kulaklarını dış dünyaya kapayabilme yeteneğini ve kararlılığını sevdim.

Beni tek rahatsız eden şey bir sürü imla hatasının olmasıydı. Kitap zaten 197 sayfacık, yani bu kadar az sayfaya bu kadar hata çok fazla gibime geldi.

Hande Altaylı acaba bu kitaptan sonra Münevver hanım'ın mektupları diye bir kitap çıkarır mı diye merak ettim doğrusu. Çıkarsa güzel olur aslında. O da kendine has bir kişilikti, eminim hayatında bir takım entrikalar dönmüştür =)

8 Temmuz 2010

Temmuz günleri

Bu aralar hiç bir iş yapasım yok. Tatil hayalleri kurmaktan başka. Bir de her tatil öncesi yaptığım gibi, tatilde okunacak kitaplar, alınacak kitaplar listesi hazırlamaya başladım.

Temmuzun bu günlerinde en büyük zevkim hazır havalar da düzelmişken, hatta düzelmek ne kelime ballı lokma gibiyken, balkona çıkıp, bacaklarımı uzatıp kitap okumak. Yanında bir de kahve olursa ne âlâ. Ya da sevgilinin hazırladığı meyve tabağı daha da bir muhteşem... bir çok kişi tatile çıktı bu yüzden dışarısı sessiz oluyor, pek güzel oluyor.

Bir de şu Vuvuzela zımbırtısının TV'den gelen kafa patlatma seansları bitse daha da bir güzel olacak hayat =) Türkiye olmayınca daha da katlanılmaz oluyor bu dünya şampiyonası canım. Neyseki iki maç kalmış.

Ha bir de içimdeki miskin ruhtan sıyrılabilirsem arada bisiklet sürmeye çıkıyoruz. Ama miskin ruh çok yapışık bu aralar bana... otur boşver kitap oku sen diyor =)
Miraç Kandiliniz mübarek olsun! Tüm duaların kabul olması dileğimle!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...